Ramazan Maden
Bireycilik (individualism), ferdin çıkarlarını toplumun çıkarlarından önce geldiğini ileri süren görüştür. Bireyci toplumlarda değerler sisteminin merkezine birey yerleştirilmiştir. Özellikle ekonomik anlamda gelişen Batı ülkelerinde bireycilik, benlik anlayışının temel taşlarından birini oluşturur1. Bireyciliğin gittikçe arttığı toplumlarda insanlar bencilleşir ve kendi ihtiyaçlarına daha çok odaklanır. Bu toplumlarda yetişen bireyler hayatını şirket mantığı ile yaşayarak kendi menfaatlerini önceler. Aynı zamanda aile, toplum ve dini her türlü otoriteden bağımsız olduğunu düşünür. Ancak zamanla sistem tarafından üretilen özgürlüklerin de nesnesi haline gelirler2.
Dünyada toplumlar gittikçe daha bireyci hale geliyor. Yapılan bir çalışmada bazı parametreler kullanılarak dünyada aralarında Türkiye’nin de olduğu 78 ülke üzerinde 51 yıllık süreç içinde bireyciliğin artıp artmadığı araştırıldı. Bu araştırmada bireyciliğin 1960’tan 2011’e kadar dünya çapında %12 oranında arttığı tespit edildi3. Ayrıca Amerika’da yapılan bazı araştırmalarda boşanma oranları, hane halkı büyüklüğü, yeni doğan bebeklere konulan isimler, kitaplarda kullanılan kelimeler gibi bazı parametreler üzerinden bireyciliğin zaman içinde artışı incelendi ve ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Bu sonuçlar bireyciliğin arttığı diğer toplumlar için de bazı önemli ipuçları veriyor:
Bireyci toplumlarda aile yapısı daha gevşek ve daha özgür olma eğilimindedir. Bu yüzden bu toplumlarda boşanma oranlarının daha yüksek olması beklenir. Amerika’da 1900 yılından 2009 yılına kadar boşanma oranlarında ciddi bir artış oldu ve 1900’lü yıllarda her 100 çiftten 7’si boşanırken, 2009’da ise her yüz çiftten 51’nin boşandığı tespit edildi. Hane halkı büyüklüğü, bireyciliğin bir başka davranışsal göstergesidir. Hane halkı büyüklüğü Amerika’da 1860 yılında ortalama 5-6 kişi iken, 2012 yılında bu oran 3’e geriledi. Benzersizliğe özenmek bireyciliğin esaslarından biri olduğu için yeni doğan bebeklere alışılmadık isimler vermek bireyciliğin önemli bir göstergesi haline geldi. Amerika’da 1880 ile 2015 yılları arasında kullanılan en yaygın isimlerin zamanla azaldığı görüldü. Kültürdeki bireycilik arttıkça birinci tekil şahıs zamirleri (ben, benim, bana, benimki) daha sık kullanılırken birinci şahıs çoğul zamirler (biz, bize, bizim, bizimki) daha az kullanılır hale geldi. Amerika’daki 1960 ile 2008 yılında yayınlanan kitaplar incelendiğinde birinci tekil şahıs zamirlerinin kullanımının arttığı görüldü. Yine 1960 ile 2008 yıllarında yayınlanan kitaplarda bireyciliği yansıtan kelimelerin (bağımsız, bireysel, benzersiz) ve ifadelerin de “kendine odaklan, ben özelim, en iyisiyim” kullanımının giderek arttığı tespit edildi4. Benzer sorunların -aynı derecede olmasa da- bizde de olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bugün dünyamızda iktidar konumunda bulunan medeniyet sistemi insan olmanın mânâsını muğlaklaştırıp beşerî zafiyetlerimizi besliyor. Dünyayı daha yaşanmaz bir hâle getirirken teknolojinin 2 boyutlu, 3 boyutlu internetle oluşturduğu büyüyü bir çıkış yolu olarak sunuyor. Ayrıca dünya bir taraftan daha bireyci, bencil hale gelirken diğer taraftan birlik ve dayanışma içinde çözülebilecek; göçmen krizi, su ve diğer önemli kaynakların paylaşımı, çevresel kirlilik gibi vb. sorunlar da gittikçe artıyor.
Teoman Duralı Hoca, Çağdaş İngiliz Yahudi Medeniyeti kitabında oldukça anlamlı bir tespitte bulunur ve dünyaya hâkim olan ekonomik, kültürel sistemde ben’in, “benmerkezcilik” çerçevesinde idrak edildiğini ve bu sistemin iletişim aracı olan İngilizcede ‘I’ yani ben’in büyük harfle yazıldığını söyler. Duralı ifadelerine şöyle devam eder: “Almancanın ‘du’su yahut ‘sie’sinde gördüğümüz gibi ‘sen’e yahut ’siz’e öncelik tanınırken çağımızın insanlığa şamil seçeneksiz bildirişim aracı İngilizcede ‘I’ hep büyüktür, baştadır; ‘you’ ise küçüktür ve ‘I’dan sonra gelir.’’
İnsanlığı kâmil bir seviyeye çıkarmayı gaye edinen bir medeniyetin ana dili olan Arapça ise çok daha başka ufuklar açıyor. Arapça zamirler incelendiğinde hem munfasıl hem de muttasıl zamirler hüve/hû yani ‘o’ ile başlar. Ben zamiri olan ene ise sonlardadır. Ayrıca fiil çekimleri yapılırken mânâ olarak ‘o’ kullanılarak başlanır. O yardım etti, o sevdi, o gördü, o bildi. Sanki burada beşer olan insanı, insan olmanın manasına eriştirecek bir işaret vardır. Bireyciliğin, menfaatperestliğin ve birçok kötülüğün gittikçe arttığı ve yayıldığı dünyamızda ise bugün bu işarete olan ihtiyacımız her şeyden daha fazla.
Kaynaklar
1. Konda Barometresi, “Türkiye’de Bireycilik 2018”, https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2020/03/TR1810_Barometre91_Turkiyede_Bireycilik.pdf, Erişim Tarihi: 19.05.2021
2. Kahveci, H., Sever, M., “Genç Bireylerde Bireycilik ve Kolektivizm Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”, Uşak Üniversitesi Eğitim Araştırmaları Dergisi, 2(3), 73- 90.
3. Santos H., Varnum, M., “Global Increases in Individualism”, Doı: 10.1177/0956797617700622.
4. Ogihara, Y., “Does İndividualism bring happiness?, Negative effects of individualism on interpersonal relationship and happiness”, March 2014, Volume 5, Article 135.
GENÇ'ın Yazısı.