Birkaç sene önce, Konya’ya bir konferans vesilesiyle gitmiştik. Söyleşi öncesi yemek ikram etmek istediler, Mevlana Hazretleri’nin türbesine çok yakın bir muhitte sofraya oturduk. Yemek yerken, az ötedeki masada bulunan Koreli bir adam dikkatimi çekti. Tek başınaydı, sakindi, sessizdi. Dayanamadım kalktım ve ona seslendim.

Selamın ardından neler yaptığını, Türkiye’yi nasıl bulduğunu sordum. “Süper” manasında el hareketleri yaptı. En son, şöyle dedim kendisine: “İslam’ın nasıl bir din olduğunu biliyorsun değil mi?” Baktım pek bir bilgisi yok, “hayır” manasında başını salladı. Bunun üzerine “Olmadı şimdi, buraya kadar gelmişsin ve İslam hakkında bilgin neredeyse hiç yok, ben sana anlatırım dilersen, harika bir dinimiz var, öğrenirsen sen de çok seversin.” dedim. Adam gülümsedi, zaten sempatikti, yüzünde güller açtı. Ben dayanamadım teklifimi doğrudan yaptım, sonrasını fırsat olursa yemekten sonra açarız diye düşündüm: “Gel Müslüman ol, kurtul, hayatına renk gelsin, var mısın?”

Bizim masadakiler hâlime gülümsüyordu, çünkü hani olacak iş değil gibiydi. Koreli adam telefonunu çıkardı, sanırım Instagram canlı yayını açtı ve tüm takipçilerine “Şu an Konya’dayım, burada bir beyefendi beni İslam’a davet ediyor.” türünde sözler söyledi. Tarzım adamın hoşuna gitmişti. Ben bu defa “Kamerayı bana tut.” işareti yaptım ve canlı yayındaki takipçilerine de “Hepinize selam ediyorum, İslam mükemmel bir din, Müslümanlık harika, ne olursanız olun yine de gelin.” seslenişinde bulundum.

Koreliye iyi dileklerde bulunup kendi yerime otururken bizim arkadaşlara şöyle dedim:

“Ya tutarsa?”

Yani kastım şuydu: Belki de adam derin bir arayışın içinde buralara kadar geldi, bir dokunuş, bir tatlı selam ile kalbinde binlerce çiçek canlanacak, yeni meraklar uyanacak. Biz bize düşen tebliğ ve temsilden sorumluyuz, İslam’ın hakikatlerini duyurmakla mükellefiz, kalpler ise Allah’ın elinde, kime ne zaman hangi söz tesir eder bilinmez, o yüzden fırsatları değerlendirmekte çokça fayda var.

Evet, bu sayımız tebliğ ve temsil sorumluluğumuz ekseninde özenle hazırlandı. Altını çizmek istediğimiz husus, yaz aylarında ülkemize çokça turist geliyor ve bu insanlar çoğu zaman sahih bir kaynaktan, temiz bir yürekten İslam hakkında bilgi alamıyor. Bu yüzden, herhangi bir yabancı dili iyi konuşan herkese bu fırsatı değerlendirelim teklifinde bulunmak istiyoruz. Gerçekten de ülkeleri ve şehirleri anlamlı kılan orada yaşayan insanlarla bizzat temas ve iletişimdir. Bu manada, turistler her ne kadar camileri ve tarihi mekanları geziyor olsalar da aslında samimi bir misafirperverliğin derinden arzusu içindeler. Kah bir küçük ikram ile kah sıcak bir tebessümle, selam verip konuşmak gerekiyor onlarla. Allah bizleri farklı dillerde, farklı renklerde yarattı, tanışıp kaynaşmamız bizzat kendi muradı.

Herhangi bir yabancı dil bilmeyenler ise “hâl dili” ile Allah’a davet edebilirler, İslam’ı güzel ahlaklarıyla hidayet bekleyenlere telkin edebilirler. Çünkü kalpler ağızlardan çıkan kelimelerden çok daha fazlasını hissediyor, bunu da es geçmemek lazım.

Şu hayali aklımızdan çıkarmayalım:

Selam verip hasbihal ettiğimiz turistlerden biri, hâlimiz ve konuşmalarımız vesilesiyle İslam’ı seçebilir, Müslüman olabilir. Ya da gayretlerimiz hidayete giden yolda muhatabımız için eşsiz bir katkı sunabilir. Ne muhteşem, ne harika olurdu değil mi?

Böylesi bir bahta ermek isteyenleri özlü bir yol haritası için dosyamıza davet ediyoruz.

Ne mutlu hidayetlere vesile olanlara, ne mutlu İslam’ı temsil ve tebliğ hususunda her fırsatı değerlendirme derdinde olanlara...

HEDİYE KİTABIMIZ İÇİN SON ÇAĞRI

Bu seneki hediye kitabımızda, genç dostlarımızın aklına takılan soruları, Osman Nûri Topbaş Hocaefendi cevaplıyor. Büyük bir külliyatın içinden özenli bir gayretle derlenen “Gençler Soruyor” isimli eser, yeni dönemde sadece GENÇ Dergi abonelerine hediye edilecek. Hakikat arayışındaki genç dostlarımızın baş ucu kaynaklarından birisi olacağına inandığımız bu kitabın, binlerce insanla buluşmasını arzu ediyoruz. Kampanyamızda son aylara girmiş bulunuyoruz, acele etmekte fayda var.

Eylül ayında görüşmek üzere.

Muhabbetle.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.