Fatma Görgü
Hakikât sarrafı olmaya talipsen eğer nice arayışlar, uzun soluklu yollar bekler seni… Kütüphanelerin sessiz ve karanlık koridorlarında yalnız başına yürümeyi bilmen gerek… Rafların ardında, kitapların arasında, hakikati hınca hınç haykıran sözcüklerin ızdırabını anlaman gerek… Sarf edilmiş ve yeniden dökülüvermiş kelimelerin arka yüzünde çekilmiş sancıları hissetmen gerek… Bilmen gerek… Bilebilmeyi dahi bilmen gerek…
Şayet sen, hakikatin avcısı olmaya talipsen; elmasla kömürü ayırt edeceksin, aydınlıkla karanlığı mesela… Temizle kirliyi, hak ile batılı, zulüm ve adaleti, ayırt edeceksin! Ayıracaksın. Ayrılması gereken bütün ayrılacak olanları, ayrılmaya dair ne varsa… Mazi`nin sinesine karşın yük olan değil, bolca yük alan olacaksın . Okumuşlukla değil senin işin! Okuyan olacaksın ki okudukça yazan, yazdıkça mânâyı kendisinde derinleştirdiği kimsenin bilmediği, gizli, yürüyen değil, koşan olacaksın sonra...
Sert tartışmalara , hakikati zerreler gibi ruhuna giydirmiş yüreğine karşın savrulacak gürültülü karşı çıkışlarında olacak… Meydan okuyacaksın… Rahatlık değil senin yolun anla artık… Seni bekleyen bir hayli çetin zorlukların olduğunu anla… Gecenin üçünde, dördünde belki sıcacık yorganı üzerinden attırıp seni soluk soluğa mürekkeple buluşturacak ağrılarının olabilecekliğini anla… Yara saracaksın çünkü… Sararken yara alacaksın kimi zaman… Dikeni seçeceksin ki , güle talip olasın… Mâna arayacaksın her nefes alışta, ciğerlerinin zerreleri yanarcasına...
Hikmet yolculuğunda dizginleyeceksin hakikatten yüz çevirmiş soluğunu, mananın yitirilmeye yüz tuttuğu şu sahnede koşturup dururken… Hissedeceksin sırların gücünü , dört nala estirirken...Bir küheylanın naif fakat bir o kadar heybetli edasıyla… Mânâ arayacaksın. Hatta mânâ ararken, mânâ olacaksın kimi zaman… Görenin derin anlamlar yakaladığı, anlayanın hissettiği ve duyanın işittiği…
Yitirilmiş hikmeti yeniden kazanma ve kazandırma yolunda iz sürenlere..
GENÇ'ın Yazısı.