Bir Medeniyet İnşası: Endülüs
Site Özel
1643 okunma
Esma Uzun
Arapça’da “şehir” anlamına gelen müdûn köküne dayanan medîne isminden Osmanlı Türkçesi’nde “yönetmek ve malik olmak” anlamlarına gelir. Medine, şehre mensup olan, şehirli anlamındadır1. İslâmiyet’in yayılmasıyla İslâm şehirleri artmış ve medeniyetleşme yolunda ilerlenmiştir. İslâm şehrinin birçok özelliği bulunmaktadır. Bu özelliklerinden biri şehrin merkezinde caminin yer almasıdır2. Şehir planından ziyade yaşanılan yeri anlamada dönemin toplumsal ahlakı, değerleri, insanlar arası ilişkileri, eğitimi ve kültürel unsurları daha etkilidir3.
Endülüs, Tarık bin Ziyad tarafından 711 yılında fethedildi. Günümüz İspanya topraklarında yaşamış bir medeniyet olan Endülüs’ün farklı isimlendirilmeleri mevcuttur. Arap tarihçi ve coğrafyacılar “Endelüs”, Yunanlılar “İberya”, Romalılar ise “İspanya” ismini kullanmaktadır4. Endülüs’ün fethi tahribat ile olmadan, savaşın yıkıcı etkisi dışında alınmıştır. Nitekim İslâm coğrafyasında fetihler yıkıcı değil yapıcı, inşa, ıslah edici mahiyettedir. Söz konusu medeniyetin kapsadığı şehirler: Gırnata, Mâleka, Kartâcenne, Belensiye, Barselona, Turtûşe, Tarrakûne, Kurtuba, Tuleytula, Salamanka, Semmûre, Veşka, Şizûne, İşbîliye, Bâce, Uşbûne/Lizbon, Kulumriye’dir5.
Eğitim, Endülüs’te İslâmî düşünce ekseninde şekillenmiştir. Bir talebe altı yaşında eğitime başlar. Eğitim altı- yedi yıl sürmektedir ve bu, eğitimin ilk aşamasıdır. Kur’an-ı Kerim, ilmihal, Arapça ve şiir v.b dersler eğitim müfredatının içinde yer almakta idi. Mekân olarak ise küçük mescitler, camiiler, yatılı mektepler seçilmekteydi6. Söz konusu eğitim seviyesini tamamlayan öğrenciler dilerlerse ilim halkalarına katılırlar, burada dil, edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tıp, matematik, kimya gibi ilimlerle hemhal olurlar idi. Bu aşamayı da tamamlayanlar müderris olarak belirli ilim şehirlerinde veya medreselerde görev alırlardı. Birlikte yaşama örneği olarak Endülüs’te eğitim her dinden insana hitap etmekte idi. Müslüman, Hristiyan ve Yahudi öğrenciler aynı yerde ders alarak7 fırsat eşitliğinin ilmî bir seviyesi olduğunu göstermektedir.
İlmî çalışmalarda Doğu’nun kaynağından beslenen Endülüs 9. yüzyılın ilk yarısından itibaren tefsir alanında kaynak konumuna gelmiştir8. Endülüs’ün ilim sahasında gelişimi, Maliki mezhebi merkezlidir. Tefsir, Kur’an-ı Kerim, Hadis alanında ilgili olmalarına karşın Kelam sahasıyla bu kadar ilgili değillerdi. Kelam ilmiyle uğraşmak ehl-i bidat olarak görülmüş hatta mahkemede şahitlikleri dahî kabul edilmez idi9.
Tasavvuf ilmine önem vermişler, zühd ve takva ehli birçok kimse dünya hayatının geçiciliği, aza kanaat etme, sade giyinme, resmi vazife almaktan kaçınma, elinde olanı paylaşma, kendini ibadete verme, Kur’an-ı Kerim okuma, ibadetleri huşu ile eda etme gibi kulluk bilinci üzere yaşamışlardır. Hayatlarını bu düstur üzere inşa etmişlerdir10.
Felsefe 12-13.yy.’larda Endülüs’te altın çağını yaşamıştır. Nitekim İbn Bâcce (Avempace), İbn Tufeyl ve İbn Rüşd İslâmiyet’in Doğu’da duraklayan felsefe ilmini Batı’da ilerlemesini sağlamışlardır11. Bununla birlikte günümüze kadar ulaşan Hay bin Yakzan adlı eser, İbn Tufeyl’e ait olup tahkiki imanı betimlemektedir12. Tarih, coğrafya, tıp, eczacılık, astronomi, matematik, botanik ve zooloji alanlarında söz sahibi olmuşlardır13.
Endülüs mimarisinde ve sanatsal gelişiminde İslâm dini en etkili unsur olmuştur. Toplumun dinamikleriyle İslâm düsturlarıyla Endülüs, medeniyet haline gelmiştir. İberya topraklarında cami, medrese, saraylarda bu özellikleri görmek mümkündür. Kurtuba Ulucami, Zehrâ sarayı örnek olarak verilebilir14.
Endülüs 711-1031 yılları arasında varlığını sürdürmüş bir medeniyettir. Ayrıca doğunun ilmi faaliyetlerinin sekteye uğradığı bir dönemde batıda ilmin, bilimin bayrağını taşımıştır. Tarık bin Ziyad’ın fethetmesiyle başlayan değişim ve gelişim yıkılışına kadar devam etmiştir. İspanya topraklarında yer alan Endülüs medeniyeti, günümüzde de önemini korumakta ve tarihin izlerini taşımaktadır. Her toplumda bir medeniyetin farklı anılması onun zenginliğini, kuşatıcılığını ve tesirini gösterir. Endülüs, medenî insanların bir arada yaşayabilme becerisini gösteren tavırdır.
Kaynakça:
1) KUTLUER, İlhan, “Medeniyet”, DİB Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c.28, s. 296-297, 2003
2) YILDIZ, Şevket, “Kurtuba”, Doktora Tezi, s.19
3) YILDIZ, a.g.t. s.20
4) Ali DADAN, “Endülüs Adının Kökeni Üzerine”, İstem, s.372
5) Mehmet ÖZDEMİR, “Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi”, TDV Yayınları, 2017, Ankara, 4. baskı, s. 29
6) Mehmet Özdemir, “Endülüs”, DİB Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 11, s. 211-225, 1995, İstanbul
7) Yasin YILMAZ, “İslâm Medeniyetinin Ortaya Çıkışı, Temel Özellikleri ve Gerilemesiyle İlgili Bir Değerlendirme”, Bingöl Üniversitesi SBE Dergisi, sayı:22, yıl: 2021
8) Mehmet Özdemir, “Endülüs”, DİB Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 11, İstanbul, 1995, s. 211-225
9) Mehmet ÖZDEMİR, ”Endülüs Müslümanları Kültür Ve Medeniyet”, 4.baskı, Ankara, 2017, s.194
10) Özdemir, a.g.e. s.199
11) Özdemir, a.g.e. s.215
12) Özdemir, a.g.e. s.217
13) Ayrıntılı bilgi için Mehmet Özdemir, “Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet” s.227-263.
14) YILDIZ, Şevket, “KURTUBA”, Doktora Tezi, s.201-204.
GENÇ'ın Yazısı.