Fatma Sümeyye Yemiş
Müslüman olduğunu âşikâre bir halde haykıran, ilk yedi kahramandan biridir o. Habeşistan’dan gelip Kureyş’in kara yüzlü zalimlerine cesaretle “ehadun ehad” diye haykıran, imanın lezzetini inkarcıların zilletine değişmemiş eşsiz muvahhid. Allah Resulü’nün (sav) müezzini, hicretin birinci yılında ilk ezanı tatlı ve gür sesiyle okudu. Yine O Sevgili’nin emriyle Kabe’nin damına çıktı ve fetih ezanını okudu. Tevhid kelimesi onun gür ve yanık sesiyle Mekke semalarında dalgalandı. Dün o topraklarda “ehadun ehad” dediği için türlü işkencelere maruz kalan, o şerefli baş, artık özgürce Kabe’den bütün dünyaya çağrıda bulunuyordu.
 
İki cihan güneşi Efendimiz, ahiret yurduna göçtükten sonra artık ezan okuyamaz olmuştu. Dolaşamaz olmuştu en sevdiğinin ayak bastığı sokaklarda. Her gün gözyaşlarını döküyordu yanık bağrına, yine de sönmüyordu hasreti. Peygamber nefesinin olmadığı bir Medine ona artık dar geliyordu. Ve gün geldi göçtü peygamber şehrinden Şam’a Allah yolunda cihat niyetiyle.
 
Bir gün rüyasında Efendisini (sav) gördü. Hz. Bilal’e “Beni ziyaret etmeyecek misin?” buyurdu. Fahri Kainat Efendimiz’den bu çağrıyı duyunca duramadı yerinde hemen Medine’ye vardı. Hz. Hasan ve Hüseyin’in (ra) ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar. Çoluk çocuk mescide koşuştu. Peygamber Müezzini’nin sesini uzun yıllar ardından ilk kez duydular. Kalpler heyecanla atmaya başladı. O saadet günlerinin rüzgarı esti yeniden Medine-i Münevvere’de.
 
Bilal, ezan-ı muhammediyeyi okurken “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” dedi ve hemen ardından göz yaşlarını tutamadı. Hüngür hüngür ağladı, dizlerinin bağları çözüldü. Daha fazla devam edemedi. Biricik Peygamberinin varlığına artık gözlerinin şahitlik edememesi yüreğini kavuruyordu.
 
Bilal “Eşhedü enla İlahe İllallah” nasıl diyebiliyordu peki? Haşa Rabbinden daha mı çok seviyordu Peygamberini? Cevap belliydi oysaki: O hiçbir zaman Rabbini kaybetmedi. Ama Resulü’nün nefesini kaybetti, hem de kıyamete kadar. En yakınındayken ayrı düştü O’nunla (sav). Yetim kaldı bütün güller gibi o ezan bülbülü. Hasretle sevgilisine kavuşma gününü bekliyordu.
 
Rabbi o zaman da yanındaydı ve hep yanında olacaktı. Şahdamarından daha yakında olmaya devam ediyordu. Taşın altında, en zor anında, O’nun (cc) adı vardı ağzında. Hem en güzel anda hem en zor anda hep Rabbi teselli oldu ona. Rabbine olan sevgisinin en güzel tezahürüydü zaten, Resulüne olan eşsiz sevgisi. Tevhidi hakiki manada içselleştiren onu en güzel taşıyan Bilal’di (ra).
 
Dünyada bir daha ele geçmeyecek o eşsiz hatıralar gönlünde canlandı. Ağlayarak, durarak ezanı zor bitirdi. Dinleyenler ortak oldu onun hasretine. Son ezanı oldu bu Bilal’in (ra) ilk ezanı gibi çoşkuyla değil, gözyaşlarıyla okunan hüzünlü son ezanı. 


GENÇ'ın Yazısı.