Süleyman Ragıp Yazıcılar
@suleymanragip
“Acayip zamanlara geldik, bu nedir Allah aşkına ya!” Böyle söylüyordu adamın biri, sosyal medyada gördüğü absürt bir video karşısında.Gözleri açılmış, yüzünde hayret ifadesi, biraz da öfkeli, sitem ediyordu şahit olduklarına.Doğrusu uzun zamandır hepimiz az çok benzer bir hisle yaşamıyor değiliz. Çünkü etkileşim ve beğeni uğruna, halden hale girenler daha da çoğaldı, seviye yerlere düştü, pespayelik yaygınlaştı.
 
“Bu kadar da olmaz” dediğimiz her ne var ise, yavaştan oluyor, “vasatlığın egemenliği” yüzümüzü döndüğümüz her mekanda bayrağını açıyor. 
 
Bu hep böyleydi belki de, haklısınız, üzerinde durmaya değmez deyip geçebiliriz, bunda da bir bakıma haklısınız. Çünkü biz şiar olarak iyinin cazibesini artırmayı vazife biliyoruz,kötülükleri konuşmakla kötülükleri bitiremeyeceğimizin farkındayız. Esas olan karanlıkları aydınlatmak için bir mum yakmaktır, hak gelirse bâtıl zail olmaya mahkumdur.
 
Bu sayımız aslında bir bakıma “hatırlatma” sayısı olsun istiyoruz. Sosyal medyanın girdaplarında kaybolmamak için sığınacağımız limanları işaret etmeyi arzu ediyoruz.
Çünkü zemin çok kaygan, ortam çok sıkıntılı, kalpler bunalmış, akıllar karışmış durumda. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmezsek, vazifemizi hakkıyla yapmamış olacağız.
 
Neyi hatırlatmak istiyoruz peki? Açıkça söyleyelim: Sosyal medyanın bağımlısı olan milyonlarca insan var, hayatımızın büyük çoğunluğu orada geçiyor. Bu mecrayı kullanırken merkeze neyi koyuyoruz,niyetlerimizi ve hedeflerimizi şekillendiren motivasyonlar neler, bunları yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Şu an öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, “takipçi merkezli” bir gerçeklik daha da yaygınlaşıyor.
 
Yani takipçilerin istedikleri her ne ise, bunu onlara vermeye hazır olan insanlara dönüşmüş durumdayız. Ve üzücü olan şu ki, takipçisi çoğalan birçok insan, zamanla ölçüleri, ilkeleri, değerleri geride bırakabiliyor.
Evet, acı ama gerçek şu ki, daha çok takipçi için sayısız şekle girebiliyoruz, halden hale geçebiliyoruz, sonunda da ulaştığımız takipçi sayısıyla avunan, takipçi çokluğuyla teselli olan insanlara dönüşebiliyoruz.
 
Bir dramdır bu, aslında herkes az çok olan bitenin farkında. Çünkü herkes herkesi izliyor, alttan alta takip ediyor, iyi kötü değerlendirmelerde bulunuyor. Kah büyük savruluşlara şahitlik ediyoruz, kah büyük hayal kırıklıkları yaşıyoruz.
 
Bugün maalesef ki doğrunun ölçüsü, itibarın göstergesi, önemli sayılmanın kriteri takipçi çokluğu olmuş gibi. Ve bu yanılsama, takipçisi çok olan insanları daha hoyrat, daha sorumsuz, daha ölçüsüz hale getirebiliyor.
Çünkü çok takipçili insanlar şu hayatta başarılabilecek en büyük şeyi başardıklarını vehmedip paylaşımlarında sınır, ölçü, ilke gözetmek zorunda olmadıklarını düşünebiliyorlar. 
 
Bizler inanmış insanlarız, Allah’ın hatırı her hatırdan üstündür, O’nun rızası her şeyden önce gelir. Sosyal medyanın takipçi merkezli beklentileri çoğu kere bizi doğru yoldan saptırabilir, sorumsuzluğa sevk edebilir, şaşırtıp şımartabilir. İnsanları mutlu ederken Allah’ı küstürürsek, halkın istediğini verip Hakk’ın istediğinden uzaklaşırsak, tüm yapıp ettiklerimizden geriye derin bir pişmanlık kalabilir, Allah böyle bir halden hepimizi muhafaza etsin.
 
Beşeriz, şaşarız, insanız hata ederiz elbette, lakin bilmeliyiz ki sosyal medyanın da Rabbi Allah’tır, niyetlerimizi bozmadan, heva ve hevesimizin paylaşım arzularına prim vermeden bir hayat sürdürebilirsek ne mutlu bizlere.
 
Bu sayımız sosyal medyayı aktif kullanan herkes için hayati hatırlatmalarda bulunuyor. Dileriz nice güzel ilhama, değişime, yenilenmeye ve tazelenmeye vesile olur. Haziran ayında görüşmek üzere.
Muhabbetle.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.