Ya Sev Ya Terk Et
Abdullah Güner
Kanka bu yazıyı sana yazıyorum. Çünkü yalnız sen beni anlarsın. Ben de umuyorum ki seni anlıyorumdur. Evet biliyorum bir gün sen de ‘seveceksin’. Sen de “canını canan için sev, cananı can için değil.”
Kanka bu yazıyı sana yazıyorum. Çünkü yalnız sen beni anlarsın. Ben de umuyorum ki seni anlıyorumdur. Evet biliyorum bir gün sen de ‘seveceksin’. Sen de “canını canan için sev, cananı can için değil.”
Birileri yürek isteyen şeyler söylemeye yürek getiremiyor nedense. Bugün aşk maşk diye önümüze sunulanı nasıl değerlendireceğiz? Flörtün artık normal bir algı olarak yerleşmesi veya yerleştirilmeye çalışılması bizi nasıl bağlamalı? Seversek bunun ‘nasıl’ını nasıl düşüneceğiz? Buluşacak mıyız, buluşmaya giderken çiçek mi alacağız sevgilimize, ya da her hafta dışarı çıkma adetini yerine getirmemiz şart mı koşulacak? Sevecek miyiz biz? Hangi kurallara sadığız, kime inanıyor kime benzemeye çalışıyoruz? Hayatımızın ‘artık noktası’na oturan “Batıcılık” şimdi aşkımızı elimizden mi aldı? Kafaların bu konuda pek sağlıklı düşünemediği, düşünemediği için de hayatımıza indirgenemediği günleri bulanık bir ortamda yaşıyoruz. Diyanet tarafından yapılan “Flört etmenin, kadınların parfüm sürmesinin ve bir erkekle bir kadının aynı ortamda tek başına kalmasının caiz olmadığı” gibi açıklamalar, birileri tarafından nedense fil görmüş bir şaşkınlıkla karşılanıyor. Eğer bizler de bu sınırların Allah’tan olduğunu bilerek şaşkınlık yaşıyor ve bize emredilenleri yabana atıyorsak o zaman oturup düşünmeli nerede yanlış yaptığımızı. Yanlış düşünmediğini iddia edenler Zekeriya Beyaz’ın “flört sevaptır” açıklamasına mı tutunuyor? Komik gerçekten… Zaten Zekeriya Beyaz’dan ya bu konularda ya da buna benzer konularda fetva almak moda şu zamanda. Herkesin kendine göre bir din türettiği çağda ‘bana göre öyle, bana göre şöyle’ deyip kenara kıvrılmak, kıvırtan bir inancı yansıtmaz mı?
“Özel hayatın ne alemde, çıktığın biri var mı, kalbin boş mu, hayatında biri var mı, birini seviyor musun?...” Tüm bu sorularla bugün sosyal hayatın içinde bir genç olarak ya karşılaştınız ya da karşılaşacaksınız. Korkmayın cevap vereceğiniz seçenekler açık ve net: Evet ya da hayır. Elbette insanın sevdiği birisinin olması kötü bir vaziyet teşkil etmez, önemli olan burada ilişkinin yürütülme durumudur. Evlenmek tarafların niyetiyse nişanlanmaları bu durumun en makul yolu olacakken düşünmeyenleri ne yapacağız(bunları bir şey yapmayalım) ya da düşünemeyecek durumda olanları. Bugün birbirini seven lise ya da üniversite talebesi maddi anlamda rahat bir pozisyonda bulunsalar bile evlenmeleri modern hayat şartlarının dışında cereyan edecektir. Çünkü modern hayat önce okul, sonra iş, en son evlilik der. (Hatta demez de aslında onlara flört ya da dost hayatı yaşatma taraftarıdır.) Bugün Müslüman ailelerin çoğu da böyle bir zihinle (okul-iş-evlilik) hareket etmeyi doğru bulur. Halbuki çoğunluğun ergen olduğu ve çağın cinsellik bulamacıyla savrulduğu günümüzde iffetin kavramını yitirebilme korkusunu daima hissetmeliyiz ve hesaba katmalıyız. Ve bunu modern kafayla değil şuurlu bir Müslüman tavrıyla ele almanın buradan bize bir çıkış sağlayacağını düşünülmeliyiz. Hayatın şartlarını kendimize uygulayarak değil bizatihi şartları hayatımıza makus kılarken makul olana ulaşacağımıza inanmaktayım.
Kalplerin, serseri meşrep takılmadığı bir hayatta… Ne aradığını ne arayacağını bilir kılınarak inleyen gençlik! Bir kere kendini, hakikati dinlemeyi fırsat bilemiyor, dinleyemiyor belki de o fırsata sahip olamıyor. Öyle bir hayatta ki artık gözyaşlarının gerçek gözyaşı, gülüşlerin gerçekten bir gülüş olduğuna inançlar azaldı. Şüphelerle sarılıyoruz ki aşka bunun ortasında inanmak yazmaktan çok susmayı gerektiriyor. Susup bu inanca ortak olmak. Hiçbir şey yapamıyorsan sevdiğin için susup inanarak bir şey yapabilme noktasında...
Bir Müslüman Nasıl Sevmiş?
Sevmeyi öğrenmek diye bir şey varsa, o da; “ben sevgiye inanmıyorum” demektir. Zira ben sevgiyi modern zaman ilahlarından öğrenmeyecek kadar çok seviyorum Allah`ı. Zamanı varsa sevmenin o zaman benim saatim öteye ayarlanmış demektir. Ben bu dünya için seni seversem öldür hadi beni. Bu dünya için sevmek belki de modern zaman aşıklarının paradoksu. Bu paradoks zamanla içinden çıkılmaz bir labirente sokuyor sevgileri. Sündürüyor ilişkileri, artık sözler utanıyor aşktan ve sevgiden. Genç ise sevmeye ayarlayan kendini ve adı Müslümansa o zaman öteye ayarlamadan sevmemeli karşısındakini. Elini tutup gezecekse, bir deneme sürüşü tadında yaşayacaksa aşkını o halde kabine göm de git hadi. Gömemeyeceksen kalbinin derinlerine ve derinlemesine o zaman al da Yusuf ile Züleyha’yı oku. Sonra Yusuf Sûresi’nde Allah ne demiş bir bak bakalım, ya sev ya terk eyle mealli. Sevmek diye bir şey varsa ve aşk hala bir yerlerde gizleniyorsa, bu modern zaman konjonktürüne göre olmamalı. Sevginizi aşkınızı pozitif aşk kurumlarına yem etmemeniz temennisiyle...
GENÇ'ın Yazısı.