Yalova yollarındayız, bir ikindi vakti cami çıkışında amcanın biri sarılıyor kolumuza gelin çay ikram edeyim diye, kalabalık olduğumuzu vaktimizin dar olduğunu söylesek de ikna edemiyoruz. Dükkânına giriyoruz amcamızın, burası bir şekerci dükkânı. Pişmaniyeler çekme helvalar filan da var. Amcamız aileden kalma bir adet olarak çay ikram ettiklerini söylüyor.  Genelde şehirlerarası yolculuk yapan yolcuların uğradığı bir noktada dükkân ve caminin dibinde oluşu amcamızın bu çay sebilinin taliplilerini artırıyor.

Eh, çay içenler amcanın şekerlerinden, pişmaniyelerinden, çekme helvalarından alıyorlar elbet. Yani bu işin ticari geri dönüşümü de var amcaya. Ancak bu kadarını da hoş görmek lazım adam en azından çay içenlere zorlamıyor şunlardan illaki alın diye. Ama çay içenlerin alışveriş yapma psikolojisi içerisine girdiği doğru. O kadar kişi çay içiyor( mesela 20 kişi) ama iki kişi pişmaniyelerden alıyor. Bunu düşününce amcanın ticari kaygısının da o kadar çok olmadığını sezinliyor insan.

Anadolu güçlü bir medeniyet ve içinde hala kaybolmamış, yok edilemeyen iyilik dinamikleri var. Bunlar yeniden gündemimize taşınabilirse ve uygulayanlarımızın sayısı artabilirse tahribatın tamirata dönüşeceğini düşünmek işten bile değil.


Sami Yaylalı'ın Yazısı.