En Büyük Hacı Bizim Hacı...
Hacca parası olan gitmiyor artık. Beli bükülmeden, prostatı patlamadan, gözüne katarakt inmeden gidene rastlamadım henüz. Olsun, yine de “En büyük hacı bizim hacı” onlar ümmetin baş tacı…
Her ne kadar “Vatan benim sigara ve çay içebileceğim yerdir.” desem de onsuz edemiyor insan.
Türkler göçebelikten geldikleri için sonunda durabildikleri Anadolu’yu haddinden fazla sevmişlerdir.
Müslümanın vatanı olmaz. O, zaten öteki dünyadan buraya yani dünyaya gelerek gurbete çıkmıştır. Dinimizdeki “Hicret” emri ise seccademizi nereye rahatlıkla serip namazımızı kılabiliyorsak orası bizim vatanımızdır duygusu yaratır. Hicret, basit insandaki gereksiz gururu da yenmemizi sağlar.
Yukarıdaki paragrafları tekrar okuyup birbiriyle alakasını kurarsak fazla dindar bir millet olamayacağımız anlaşılıyor zaten. Yenilmeyi bilmeyen ve yenilmeyi hazmedemeyen ırklar herhangi bir dine bağlanmakta çok zorlanırlar. Maalesef bizler de öyleyiz…
Hepimiz mahallemizde şahit olmuşuzdur. İki komşu altlı üstlü otururlar ya da köylerde düşünün tarlası yan yana iki aile kanlı bıçaklıdır ama bir tanesi “Başımı belaya sokmadan, elimi kana bulamadan burayı satıp başka yere gideyim” demez. Lânet gururu onu orada oturmaya zorlar. Hepimiz hicretten sınıfta kaldık…
“Keşke” demeyi de beceremiyoruz, oysa “Keşke” pişmanlıktır ve pişmanlık duygusu insanları “Tövbe”nin kapısına götürür. Gurur var. Keşke yok, tövbe yok ama bizler yine de bir dinin kuyruğuna tutunup cennete gidebileceğine inanan tek milletiz. Kelime-i şahadet getirince cennete gideceğimize inanmışız.
Kelime-i şahadet; Allah’ın ve peygamberin dolayısıyla farzların, sünnetlerin, Kuran’ın altına ciddiyetle imza atmaktır. Bir kez kelime-i şahadet getirip bunlardan bir tanesini aksatırsan anlaşma bozulur ve karşı firmayla tekrar iş yapman zorlaşır, imkânsız hale gelir. Kelime-i şahadet getiren insan cennete gitmez ebedi cehennemden kurtulur, yani sonsuza kadar cehennemde kalmaz, bunu bilelim ki aynı hatalara tekrar düşmeyelim.
Son yirmi yıldır ülkemizde davullu zurnalı, konvoylu, gürültülü bir asker gönderme modası var. Saçları ve elleri kınalanarak cihada gönderilen askerlerimiz şimdi davul, zurna ve konvoyla büyük tantana çıkarılarak havaalanlarından, otobüs terminallerinden uğurlanıyorlar. Olay gövde gösterisine dönüşmüş durumda.
Bazen inanılmaz manzaralara şahit oluyoruz. Asker uğurlanırken “Kahrolsun PKK” sloganları atılırken diğer yandan “Caney caney” söyleniyor ve İstiklâl Marşı okunuyor. Bir nevi “Guernica” tablosuna döndük. :)
Öyleyse ben de sevgili okurlarım için alternatif bir hacı gönderme modeli sunuyorum. Hacımız omuzlarda taşınıyor, Menzil İlahileri eşliğinde havaalanında şu sloganla gönderiliyor: “En büyük hacı bizim hacı” diyerek. Yalan mı? Nasıl olsa 65 yaşın altında hacca giden yok. Büyük ki ne büyük, maşallah. :)
Hacca parası olan gitmiyor artık. Beli bükülmeden, prostatı patlamadan, gözüne katarakt inmeden gidene rastlamadım henüz. :)
Olsun, yine de “En büyük hacı bizim hacı” onlar ümmetin baş tacı…
Bülent Akyürek'ın Yazısı.