Bedelli askerliğin gündeme gelmesi, askerlikle ilgili diğer hususların tartışılmasını da beraberinde getirmiş gibi gözüküyor. Bu hususlar arasında, dikkat çeken bir haber olarak; “er ve erbaş maaşlarının asgari ücrete yükseltilmesi.” Meclise sunulan bu kanun teklifi, kabul edilir mi, edilmez mi bilinmez ama, birçok konuda, -özellikle mali olarak- sorunların olduğu, TSK’nın aldığı kaynağı nerede kullandığını kamuoyuna açıklamaması, dahası hükümete de detaylı bilgi vermemesi önümüzde büyük sorun olarak duruyor.

21 Kasım günü, TSK, bünyesinde bulunan personel sayısını detaylı olarak resmi internet sitesinde paylaştı. Bu şüphesiz güzel bir adam. Aslında normal ve rutin olması gereken bu tür şeyler, bizde büyük ilerleme olarak görülüyor biliyorsunuz. Er ve erbaşlara asgari ücret teklifine geri dönecek olursak;

Askerlik yapanlar bilir. Ayda bir, elinize çok cüzi bir miktar geçer. Bilenler, yani askerliğini yapmış olanlar, bu durumu bildikleri için kanıksamışlardır adeta. Bilmeyenler için söyleyelim: Tam olarak kuruşu kuruşuna aktaramasak da, 17 küsur lira er maaşı, 21, 24 lira arasında da, onbaşı çavuş maaşı olması gerekiyor. En azından, birkaç ay öncesine kadar böyleydi, birkaç kuruş artış olmuş olabilir.

Gerçekten, bu teklif kabul edilse, çok büyük bir sorun ortadan kalkmış olur. Hep şu öne sürülmüştür: Neden bu maaş böyle az dediğinde asker, ‘sen burada yatıyorsun, elektrik yakıyorsun, yemek yiyorsun” tabi ki maaşın kesilecek’ denir. Normalde bir er maaşı, asgari ücrete yakındır zaten. Ancak bu kesintiler sonucunda bu kadar kalır. Bunu da, tabi ki sorgulamanız mümkün değildir. Askeri harcamaların düzensizliğini ve kontrolsüzlüğünü her askere giden az ya da çok görmüştür. Az gören bile şunu görmüştür: Otomobilin deposu ağzına kadar doldurulur ve o benzin o gün bitirilmelidir. Çünkü tutulan yazılı kayıtlar bunu gerektirmektedir. Bu durum, insanın aklına, insanın ve bütün toplumun yaratıldığından bu güne kadar ki bütün ahlaki erdemlerini getiriyor. Çünkü bütün bu erdemlere ters olaylarla karşı karşıyayız!

Bir yandan durum böyle iken, diğer yandan, okuma yazma bile bilmeyen (askerde bölüğümüzde 90 kişiden 28’i okuma yazma bilmiyordu) elektriğin bile bulunmadığı yahut yeni geldiği mezralardan gelen çocuklar, kantinden canının çektiği bir çikolatayı, bir çekirdeği, bir yudum meyve suyunu, sigarasını, kahvesini alamayacak. En temel ihtiyaçlarını bile alamayacak! Havlusunu, iç çamaşırını alamayacak! Gizli gizli ağlayan, bazen konuştuğum, rızkımı bölüştüğüm çok kardeşim oldu böyle. Ailelerinden bir kuruş bile gelmezken, gizli gizli ağlayan, gururunu kaybetmeyen çocuklarla dolu askeriye. Ve biliyorum ki, memleketin her yerinde kışlalarda bu çocuklar hala ağlıyor, içleri çok buruk.

Bu teklif, yasalaşmazsa, Meclis bir ayıbı halının altına süpürmekle çok büyük bir hata yapacak! 


Taha Süren'ın Yazısı.