Zeliha Akın

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Türk Din Mûsikisi derslerini yürütmekte olan, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Gönül ile müzik üzerine konuştuk.

Mûsikîde amaç ne olmalıdır?

Mûsikî fıtrî bir olgudur. İnsanlarda bu olgu, kavrayış ve uygulayış becerisi bakımından farklı seviyelerdedir. Bazısı sadece dinler, bazısı okur, bazısı icra eder, besteler… Sanat dalları içerisinde en geniş paydaya sahip olan mûsikîde maksat, kişinin iç dünyasını “güzel” olgusu paralelinde icraya dökebilmektir. Mûsikîde salt olarak beşeri duyguları tatmin hedef alınmaz. İnanç ehli için temel amaç, mutlak hedef olan Allah’a ulaşmak olmalıdır.

Mûsikîmizin diğer müzik türlerine etkisi…

Toplumda birçok akımlarda icralarda bulunan farklı gruplar vardır. Bu icralardaki yönelime esas olan şey kişinin kendi dini ve milli kültürü ile çelişmemelidir. Bununla birlikte, dünyada farklı dinlerden ve dillerden olup da bizim kültürümüzden etkilenmiş olan pek çok müzik grubu vardır. Repertuarlarında Türk müziğinden birçok name ve eser yer almışlardır. Bu mûsikîmizin sahip olduğu eşsiz kültürel derinlikten kaynaklanır. Nağme zenginliği bakımından, diğer dünya müziklerinin Türk mûsikîsi ile mukayesesi neredeyse mümkünsüzdür. 

İman, müzikte çok önemli bir yere sahiptir.

İman müzikte çok önemli bir yere sahiptir. Kişi hangi dine müntesib olursa olsun. Yaptığı icra dinle bütünleşmiş olan bir kültürün özünden sapmamalı, saptırmamalı. Bütün dünya müziklerinde kaynak din olmuştur. İnanan kişi sanatını inandıklarına isyan etmek için kullanmaz. Kişi isyan ettiği konuda veya alanda, mensubu olduğu toplumun değer yargılarını tahrip etmeksizin daha iyi, daha kaliteli bir şey sunabiliyorsa duruşu makes bulur ki bunun adı da isyan değildir. Ancak hiçbir önerisi ve pozitif gayesi olmaksızın var olana bir baş kaldıralım da nasıl olsa yerine bir şey gelir, beğenmesek ona da isyan ederiz mantığı sağlıklı bir düşünce şekli değildir. Maalesef mûsikî sanat dalları içerisinde bu konuda en fazla müracaat edilen durumundadır.

Gençliğin bir hedefi olmalıdır. İnsanı yükseltmeyen şey bir anlam ifade etmez. Bu müzikte de böyledir. İlimde irfanda da.

Sanatta modernizm, var olanı inkâr ederek olmaz. Siz inkâr ederseniz sizi de inkâr ederler ve asla siz inkâr ettiklerinizin zerresi kadar bile uzun kalmasınız hafızalarda. Çünkü yaptığınız bir birikimin sonucu olmayacaktır.

Hiç çatısından başlayarak yapılmaya başlanan temeli olmayan bir bina ayakta kalabilir mi?

Mûsikî bir eğitim aracıdır.

Müzik ciddi bir eğitim aracıdır. Eğlence aracı değildir. Ancak eğlence maksatlı yapılan müzik türlerimizde vardır, oyun havaları gibi.

Sanat insanın hayatının kenar süsüdür o renkleri dinleyen, gören anlar. Kişi bu güzellikleri kendinden başka bir kaynaktan bilir ve ona yönelir, büyüklüğü karşısında acziyetini idrak eder, kul olmanın bütün vasıflarını yaşamaya gayret ederse, kendisi de ahengin girdabına kapılır. Artık yolu aşk yoludur. Bu yolda olanın da hayatında güzelden başka bir şey olmaz. Artık her şey musikidir, şiirdir, resimdir, hattır, tezhibtir…

Peki bu nasıl olabilir? Birikimle, aslına ve gereklerine uygun olarak yaşanan ve yaşatılan maddi-manevi değerlerle, ahenk ve uyumla…

Müzik ile uğraşmak isteyen gençler ne yapacak?

Genç arkadaşlar hangi sanat dalına meylederlerse etsinler girmiş oldukları yol kendilerinin aynası olmalı, iç dünyasını zenginleştirmeli, manevi mertebesini bulunduğu yerden daha üst seviyeye çıkaracak, dini ve milli kültürü ile çelişmeyecek icralara ve icracılara yönelmeliler.

Mûsikî eğitiminde de usul çevreden evrene olmalı. Yani önce ruhundaki, kulağındaki etrafındaki olanı tanısın, daha sonra dünyanın bütün müzikleri kendisine açıktır, istediği türle ilgilenebilir. Sonunda da hangi alanda isterse o alanda uzmanlaşabilir.

Aileleri gençlere şunu çalma bunu yapma diye sözüm ona onları korumaya çalışıyorlar.  Olmaz. Müzik ruha yerleştiyse -ki zaten yukarda bunu söylemiştik- icraya dökmek kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Aileler, çocuklarının yaşadıkları güzele dair ne varsa, mesnetsiz korkularla men ede ede dinden, diyanetten, ecdadından, dilinden, kültüründen kopuk dejenere bir nesil ortaya çıkmasına sebep olurlar. Evladınızı güzel yetiştirdikten sonra onun, hayatına dair vereceği kararlardan korkmanıza gerek yoktur. Önemli olan alt yapının kuvvetli ve sağlıklı olması. 

Sanat bir arayıştır. En güzeli aramaktır. Peki en güzel olan ne?

Müzik asla egoyu tatmin etmek için yapılmaz. Mutasavvıflar Allah’ı aramak için başını kibirle göğe kaldırmaz. Tevazu ile öne, kalbine eğer. Aklınla inanır kalbinle iman edersin. Bu bağlamda tasavvuf ciddi bir ihtiyacı karşılıyor. Allah’a ulaşmanın en kısa yolu der mutasavvıflar tasavvuf için. Müzik ile uğraşın, hat ile edebiyat ile uğraşın. Bir inancın olmadığı yerde insan yaptığını kendinden bilir. Bu da benliği büyütür. ‘beni’ büyük olanın bünyesinde başka şeye yer kalmaz. Diğer sanat dallarında da olduğu gibi Mûsikî de asla egoyu kabul etmez. Ruhta en büyük hastalık egodur. Kişi, dini ve geleneği olan sanatlarla egosunu da yenmeyi öğrenir. 

Üstad Necip Fazıl diyor ya;

“Anladım ki sanat Allah’ı aramakmış.
Marifet bu gerisi yalnız çelik çomakmış.”

Teşekkür ederiz hocam....


GENÇ'ın Yazısı.