Genç Haber Merkezi’nde daha önce bir habere yer vermiştik. İstanbul’un siluetini bozan gökdelenlerden bahsetmiş, bu siluetin düzeltilmesi, önlem alınması için kurulan ‘İstanbul Sahipsiz Değil!’ platformuna destek vermiştik. Bu haberimizden sonra, güzel tepkiler aldık. Çünkü elini vicdanına koyabilen birçok kişi hala da olsa var. Ama sayılarının artması gerekiyor…

Fikirtepe, Kadıköy’ün gecekondusu olarak tabir edilen bir bölge. Kentsel dönüşüm kapsamında, büyük bir inşaat şirketi, Kadıköy Belediyesi’yle ortaklaşa yürüttüğü projeyle, buraya iki adet kırk katlı gökdelen dikecekmiş. Yaklaşık 250 kişiyle görüşüp anlaşmışlar. Her aileye 35 metrekare karşılığında 90 metrekare yeni ev verileceği vaadinde bulunulmuş. Tabi herkes bunu kabul etmiş. Kabul etmelerinde bir sorun yok. Olmalı da, kentsel dönüşüme de karşı değiliz tabi ki. Biz, gökdelene, bu ruhsuz mimariye karşıyız. 
 
Bizler, en başta İstanbullu vatandaşlar olarak, bu kumpasa karşı durmaya çalışacağız. Bunları haberleştirmekten geri kalmayacağız. Çünkü, mimari bir estetiktir. Kırk katlı bir binanın da estetiği yoktur. ‘Peki ya bu görüş göreceliyse?’ denebilir. Tabi ki, bizim elimizde, bu inşaatları, bu projeleri durdurma gibi bir gücümüz yok. Sadece kalpleri, zihinleri ‘kendilerine getirmeyi’ amaçlıyoruz. Nasıl göreceli olsun ki hem? Aklı, vicdanı olan, nefsi bir bakış yerine temiz, ahlaklı bir bakışla bakan herkes bu ruhsuzluğu görebilecektir. 
 
Maalesef, Anadolu ruhu, kendi mimarisini oluşturamadı. Cumhuriyet dönemiyle dayatılan ‘resmi mimari’ devlet kurumlarından bütün sivil mimariye neşet etti. Bununla beraber, ellili yıllardan itibaren apartman tarzı yapıların oluşması da bu ruhsuzluk furyasına tuz biber ekti. Son vuruşu ise, seksenli yılların başından itibaren ‘ortak pazara’ hızla geçen Türkiye, yabancı sermaye ve şirketlerin girişiyle, gökdelenlere sahip oldu. Daha doğrusu, İstanbul’a gökdelenler sahip oldu! 
 
Şimdi, en azından, bundan sonrası için çaba sarf etmek boynumuzun borcudur. Kendisi de bir mimar olan sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, bu gökdelenlerden, çok katlı yapılardan rahatsız değil ki, hiçbir girişimde bulunmamaktadır. 
 
Sayın Topbaş’ın, bugün bir gazeteye ve televizyona ev sahipliği yapan büyük bir binanın projesini çizdiğini biliyorum. O bina, apartman katı hesabıyla söyleyecek olursa, sadece üç katlı. Ama tahmini hesabıma göre 5.000 metrekare üzerinde kapalı bir alana sahip. Yani, kendisi bundan on beş yıl kadar önce yaptığı binada, yataya doğru (İslam) mimariyi kullanmıştır. Dikey (Allah’la savaş) mimariyi değil! Aynı hassasiyeti tüm İstanbul için yeniden gündeme taşımasını, harekete geçmesini diliyor, bütün İstanbullu mimarlar, İstanbul’da iş yapan mimarlar için vicdan çağrısında bulunuyoruz! 
 


Taha Süren'ın Yazısı.