Malayani Olana Karşıyız Esra Elönü...
Site Özel
11889 okunma
Haber7.com’da Esra Elönü ‘Muhafazakarlar doğum günü kutlayamaz mı?’ başlığıyla bir yazı kaleme almış. Şu ifadelere bir bakın;
‘Bugün en dindarınız da en lightınız da çocuğunun yaş gününü camide kutlamıyor! Geçen günler içinde başörtülü bir yazarın doğum günü partisi teknede kutlandı diye neredeyse recm pastasının mumunu cehennem kıvılcımı diye üfleyecektiniz. Gülünç!’
Aslında bu yazıyı gündem yapıp yapmamak konusunda epey düşündük. Ama yine de, eleştirimizi yapmakla mesulüz. En başta şunun için: Esra Elönü’nün birçok takipçisi var. Okuru da diyebiliriz. Ama okur tam yerinde olmuyor onun şahsında. Çünkü kendisi, medya tabiriyle bir ‘ikon’. Yani bir nevi örnek şahsiyet. Örneklik derken, ahlakıyla, sözleriyle değil. Kıyafetleriyle, ‘aykırılığı’ ve buna benzer sebeplerle…
Neredeyse bütün yazılarında ‘muhafazakarların foyalarını, çağdışılıklarını’ ortaya koyma gayretiyle, dikkatleri fena halde üzerine topluyor. Özellikle bayanlar arasında. Sonra bu bayanlardan şöyle sesler yükseliyor: ‘Aa evet doğru söylüyor! Bence de haklı, evet bunlar oluyor valla!’ Yani ortaya çıkardığı şeyler de, ‘okuyucusuna’ kazandırdığı da, bilgi değil, dedikodu oluyor.
Meselenin bam teli şurası: İsteyen, istediği yerde, teknede uçakta, karada, denizde, istediği yerde doğum günü kutlasın. Bunu yapan, kendi hesap verecektir vicdanına. Ayrıca ‘başörtülü yazar’ edebiyatı bitti artık. En kestirmesinden söyleyelim: Bırakın bu ayakları!
Sırf, başında örtü var diye Müslümanların, Müslüman bayanların alanına oynayamazsın. Bunu fiilen yaparsın. Ancak vicdanın rahat mı önemli olan o. Söylediğin gibi sen giydiğin çarşafın üzerine benek yapabilirsin, ama bunu savunma! Hayır kafir olmuyorsun, münafık olmuyorsun, bunu yargılayacak bir merci de yok zaten. Sadece, insanlar seni bildiği için, ‘takipçilerin’ olduğu için bunları yaymak, vicdani bir sorumluluktur.
Müslüman kadınlar, ne zaman ki ‘hayata dahil olma’ meselesini ciddiye alıp sahiplendiler, ‘kariyer de yaparım’ furyasına dahil oldular, mutsuzlukları ve huzursuzlukları o zaman başladı. Bunun için, Fatih’te, Kayseri’de, Ankara’da, Trabzon’da, nerede olursa olsun, bir bayan seni okuduğunda, ‘çarşafın üstüne benek’ aklını meşgul ederse, malayani bir iş yapıyorsun demektir.
Bizi, şiarlarımızdan, ideallerimizden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Kendi içimizde bölündük. Bir taraf iman sahibi kaldı, bir taraf münafık oldu anlamına falan gelmiyor bu. Mesele bu değil. Zaten herkes nefs mücadelesi veriyor, hayat yükü herkesin omuzlarında, bu kadar sıkıntının arasında, Müslümanları suni gündemlerle, adeta ‘magazinle’ meşgul etmek, hiç hoş olmuyor.
Taha Süren'ın Yazısı.