Rap nasıl insanları sokaktan alıp onlara kendi hayatlarını anlatarak bir isyan ve arayışa yönlendiriyorsa, futbol da yaşam tarzını düzenlemek amacıyla yola çıkarak İslam’ı bulan dünyaca ünlü yıldızların doğuşuna neden oluyor.

Futbolun bu ayki mevzularına girmeden önce üst üste gelen üzücü haberleri hatırlamak durumundayız. Parmaklarımıza siyah bant takıp yazalım. Robert Enke ve Antonio De Nigris öldü. İki futbolcunun da Türkiye macerası var. Robert Enke’yi özellikle Fenerbahçeliler hatırlar. 2003-2004 sezonunda yani ben üniversite sınavına hazırlanırken Fenerbahçe’ye gelmişti. İstanbulspor maçına çıktı, ligin ilk maçı. 3-0 yenildi Fenerbahçe ve Enke bariz hatalı goller yedi.  Bayağı eleştirilmişti. Daum’la görüşmüştü sonra, Daum’un asla açıklayamayacağım şeyler konuştuk, demesinden anlıyoruz ki kişisel bazı sorunları vardı Enke’nin.

Fenerbahçe macerası 13 gün sürdü. Fenere Barcelona’dan kiralık gelmişti, doktorunun söylediğine göre Barcelona’da forma bulamadığı için anksiyete ve başarısızlık korkusu artmış. Bizden Hannover 96’ya gitti. Hannover’de çok başarılı oldu ve Almanya’da yılın kalecisi seçildi, milli takıma seçildi. Euro 2008’de Lehmann’ın yedeğiydi. 2006’da Enke’nin 2 yaşındaki kızı kalp hastalığından öldü.

Üstüne üstlük kendisi bakteriyel mide rahatsızlığına yakalandı. Karısı, sürekli depresyon tedavisi gördüğünü söylüyordu. Sporu ve özel hayatını kaybetmekten korkuyormuş. Enke, 10 Kasım’da, geride eşinden ve takım arkadaşlarından özür dileyen bir mektup bırakıp, kendi Hannover’e giden bir trenin önüne atarak intihar etti. 

Futboldan ve özel hayatından ağır darbeler almasına rağmen, futbolu ve özel hayatını korumaya çalışan bir adamdı Enke. Kızının ölümünü atlatmış gibi gözüküyordu, milli takıma kadar çıkmıştı, evlatlık bir çocuk almıştı, eşinin ciddi desteğini görüyordu, fakat hastalığıyla beraber ip bir yerde kopmuş olmalı ki artık, intihar etti. İntihar bazen soylu bir ölüm müdür, bilemem. Geride bırakılan doğruların ve yanlışların yükünü taşıyamayarak, ama onları vurgulayarak ölmek midir? Kendine ve çevresine acıyarak yaşamaktansa ölmeyi tercih etmiş olabilir Enke. İnancını ve öbür dünyadaki durumunu bilmiyorum, fakat Allah’ın affediciliğini aklımda tutmak istiyorum bu adam için…

FUTBOL SERT BİR OYUN, MAGAZİN İŞİ BOZAR!

Futbol acımasız bir oyun. İstikrarlı bir şekilde, fiziken ve ruhen tam formda olmanız gerekir. Tonlarca eleştiriyi göğüsleyebilecek kararlılıkta olmanız lazım. Futbolu olduğundan daha fazla acımasızlaştıran popüler kültürün ve magazinin futboldan beslendiği alandır. Meşhur Televole programı, ilk zamanlar sadece futbolcularla ilgili magazin haberleri veren bir programdı, sonra şarkıcı ve mankenlerin hayatını vermeye başladı. Futbolcular, sevgilileri ve tartışmalar üzerinden epey bir muhabbet dönüyor. Hemen her kanalda futbol yorum programı var. Eski hakemler, futbolcular, köşe yazarları falan konuşuyor.

TRT ve NTV’ninkiler hariç, diğer kanalların hemen hepsinde geyik muhabbeti dönüyor. Herkes birilerini harcıyor.  Futbolculara ve yöneticilere şiddetli eleştiriler yapılıyor. Bir masa etrafında 4-5 kişi birbirine giriyor, laf çakıyor falan. Türkiye böyle. Avrupa’daki gibi yenilen takımın oyuncusu taraftarın içinden yürüyüp arabasına binerek evine gidemiyor burada. İyiyken çok iyisin kötüyken çok kötüsün.

Gece hayatına saran, özel hayatını abartan futbolcunun pili bitiyor. İlhan Mansız gibi milli takımı dünya kupasında çeyrek finale taşısan da, Japonya’da şöhretinden geçilmez olsa da, gece hayatını düzenlemediğin için futbolunu kaybediyorsun, Alman sevgilinle beraber yavaş yavaş silinip gidiyorsun magazin haberlerinden de.

Şimdi dizilerde oyunculuk yapıyor galiba. Böyle bir sürü örnek var. Yaşam tarzı, psikolojik sağlamlık çok önemli futbolda. Alman basınında, Enke’nin ağır depresyonlar geçirmesinin sebebini, bir zamanlar üzerindeki ağır baskıyla açıklayanlar var. Olabilir tabiî ki. Üzerindeki baskıyı umursamazlığa verip laubalileşen tipler de var. Kendini alkole vurup yükselmekte olan futbol kariyerini aniden bitirmek.

Buna karşılık, Gaziantep’ten Uğur Yıldırım örneği de var.  Adam Hollanda’da parladı o kadar, Avrupa’dan bir sürü teklif almıştı; fakat Heerenven’i aniden bırakıp Türkiye’ye geldi. Sebep: Çocuklarını günde sadece 2 saat görmek ve onlara yeterince dini eğitim verememek. Adam Avrupa kariyerini bırakıp Gaziantep’e geliyor çocuklarının dini yaşaması için. Gaziantep’te şaşkınlıkla karşılanmış üstelik…

Hannover şehrinde baskıcı bir kitle olduğu söyleniyor. Türkiye de böyle bir yer. Biz de topçu adama ya olumlu ya olumsuz bir lakap takılır mutlaka. Hayat tarzı, özel hayat çok kilit faktörler burada. Futbolcunun dindar olması bile tepki topluyor bu memlekette. Ama fakat ancak;  futbolda kendini göstermekte olan yeni bir dalgadan söz ediyoruz. İslami hayat tarzına sahip futbolcuların başarısı bizim gözümüze çarpıyor.

Soyunma odasında namaz kıldığı için Hakan Ünsal’a etmediğini bırakmayan Fatih Altaylı/Hıncal Uluç tipi bir kenara, “İstanbul’da Laila var Sivas’ta Lailaheillallah” diyerek açıklamıştı Sivas’ın başarısını Bülent Uygun. Dünyada rap müziğinin estirdiği rüzgârdan esinlenerek Müslüman olan şarkıcılar her geçen gün artıyor.

Rap nasıl insanları sokaktan alıp onlara kendi hayatlarını anlatarak bir isyan ve arayışa yönlendiriyorsa, futbol da yaşam tarzını düzenlemek amacıyla yola çıkarak İslam’ı bulan dünyaca ünlü yıldızların doğuşuna neden oluyor. Ve dünyanın en taşrasından en merkezine kadar her yerde kirli bir hayata düşmemek için çırpınan gençler için umut oluyor.

Ribery, Anelka, Henry, Kanoute, Diarra, İbrahimoviç… Türkiye’de dindar kişiliğini gizlemeyen ve gece hayatı, alkol gibi alışkanları olmadığı için başarısı sürekli artan futbolcular var. Örnek çok. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de ve dünyada bu artış devam edecek. İnançlarından taviz vermeyen İslamcı Türk futbolcular dünya arenasına çıkacak.


Ali Düz'ın Yazısı.