Adem Şahin

Milyonlarca kişinin habersiz olduğu ve birçoklarına bilim- kurgu gibi gelen zihin kontrolü olayı ne yazık ki gerçektir. Günümüzde bir takım güçler hedef seçtikleri insanları çeşitli yöntemlerle zihinsel olarak kontrol altında tutabilmektedir.

Su bardağının büyük olması tercihimdir. Bir içecek firmasının bardaklarını kullanırken, her defasında bardaktaki logoyu okuduğumu fark ettim. “Su içerken bile reklâm alıyorum. Bu ismi ve logoyu görmeye mecbur muyum?” diye kendime sordum. Bardağın kırılması ile reklâm bitti. Yoksa ben sona erdirecektim.

Su içerken göz, logonun resmini defalarca çekerek kalbe (şuur-şuur altı) gönderir. Atalarımız “su içerken yılan bile dokunmaz” derler ya, özellikle su içerken dokunmanın getirisinden haberdar bilinçaltına girme uzmanlarının sokmalarına maruz kalırız.

Bilinçaltı reklâm da görüntü koku veya müzikle farkında olmadan aktarılmak istenen  bilinç altına yerleştirilir. Sadece bardakla kalsa iyi iç çamaşırlarının önü veya arkası, çorapların yanı veya altı, kot pantolonların arka cep, ön cep veya dizleri, gömleklerin yaka, kol veya cep hizalarında üretici firmanın ismi vardır. İnsanın giymiş olduğu her bir giyim ve aksesuar reklâmdan nasibini almıştır. Bu isimler uykulu, uykusuz heyecanlı, sinirli günün her halinde bizimle beraber olarak şuuraltımıza sızar. Bedenimin reklâm tabelası olmasını istemiyorum. Son zamanlarda elimde makas üzerimdeki ve etrafımdaki logoları kesmekle meşgulüm. Kesilen ve silinen her reklâm insanın hafiflemesidir. Tamam, bir şekilde elbiselerimizdeki reklâmları temizleyebildik diyelim. Ya bilboardlar, otobüsler, kalem, saat, takvim ve ajanda da yazılı olanlar?

Bakterileri ve kirleri hedef alan temizleme ve hijyenleştirme operasyonları lavabo tuvalet mutfak ve banyolardan taşarak insan beynini hedef almıştır. Beyin yıkama denilen bu operasyonlarda insanlar özgür iradeleri ve mantıklarını kullanarak bir düşünceyi kabul etmezler. Beyin yıkamada yalan entrika ve sinsi metotlarla gerçeğin ters yüz edilmesi vardır.

Milyonlarca kişinin habersiz olduğu ve birçoklarına bilim- kurgu gibi gelen zihin kontrolü olayı ne yazık ki gerçektir. Günümüzde bir takım güçler hedef seçtikleri insanları çeşitli yöntemlerle zihinsel olarak kontrol altında tutabilmektedir.

Reklâmlar, moda, psikolojik taktikler, koku, dezenformasyon ve müzik yoluyla insanın davranışlarına ve düşünce dünyasına müdahale edilebilmektedir.

İnsanlık tarihi boyunca kimse beyninin yıkandığını ne fark etmiş, ne de buna inanmıştır. Beyni yıkanan kişiler, kendilerine hükmedenleri tutkuyla savunur, köleleştirildiklerinin farkında olmayarak özgürlük iddiasında bulunurlar.

Açık telkinlere insan şuuru tepki verebilmektedir. Gizli telkinde ise  (bilinçaltı reklâm) direnme yerine kabulleniş vardır. Bu sebepten gizli telkin açık telkinden daha etkilidir. Bilinçli davranışlarımızın çoğu aslında bilinçaltımızdaki dosyalardan çıkar. Bilinçaltına dosya gönderme ise çocukluktan başlar ölene kadar devam eder. Süpermarketlerde gereğinden fazla alışveriş yapılmasında ışığından müziğine pencerelerden raflara ve renklere kadar ona yakın sebep vardır.

Gazete haberlerinde “gökyüzü reklâmcılığı” kavramını okuyunca şaşırmadım. Betona taşa cama demire kâğıda tahtaya ve suya kadar etkisini genişleten reklâm bombardımanından bakir gökler niye zehirlenerek nasiplenmesin ki?

Yazılar, petrol bazlı bir çeşit sıvının uçağın motoru aracılığıyla 1500 derecede buharlaşması ve motor ısısının bu gazı beyaza dönüştürmesiyle elde ediliyor. Gökyüzü yazılarında, her harf yaklaşık 1,5 kilometre yüksekliğe kadar ulaşıyor. Ortalama 6 harflik bir yazı gökyüzünde 10 kilometrelik bir alana yayılıyor ve yazılar 45 kilometre uzaklığa kadar insan gözüyle seçilebiliyor.

Reklâmların temel düşüncesi; insanlardaki ihtiyaç, ilgi,  heves duygularını harekete geçirmektir. Bu hareketin temini için her yol mubahtır anlayışı vardır.

Meşhur fıkradır: Televizyoncunun biri vefat etmiş. Yerini beğen diye iki seçenek sunmuşlar. Cehennemi göstermişler. Bakmış bir ateşin etrafında insanlar dans ediyor. Cennete bakmış herkes bir köşede düşünüp duruyor. Ben demiş “cehennemi istiyorum” ve götürmüş melek onu; bir de ne görsün herkes yanıyor. Adam:” ben demin böyle görmemiştim” demiş. Melek cevap vermiş: “Biraz önce gördüklerin reklâmlardı”.

“Reklâmlar git gide, yaşamları yönetir hale gelmektedir” sözüyle Sir Winston Churchill, yüz yıl önce diğer insanların göremedikleri neleri görebilmişti? Bir hikâye vardır, Petrol şirketi Shell’in yöneticileri Papa ile yalnız görüşmek istemişler. Dışarıdakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış. “Kabul ederseniz bir milyar dolar veririz”. Papa, “Hayır ” diyormuş. Yöneticiler: “2 milyar dolar... 5 milyar dolar... 10 milyar dolar... Papa: “İmkânsız” diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip Papa’ya “Bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz?” dediklerinde Papa’nın cevabı şu olmuş: “Kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın (Amin) yerine (Shell) demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim…” olmuş.

Reklâm zararlıdır yargısı yanlıştır. Bu durum adam öldürdü diye katili değil, bıçağı yargılamaya benzer. Uyuşturucu ile mücadele, trafik eğitimi, çevre temizliği, vb. pek çok sosyal kampanyanın başarıya ulaşmasında reklâm önemlidir.

Hz. İbrahim’in İsmail’i kurban etmeye götürürken şeytanın evvela İsmail’e sonra Hacer’e ve en sonunda da İbrahim’e gelerek vazgeçirmeye çalışmasında çocuk, kadın ve erkek sıralaması yaptığını görebiliriz. Reklâmcılar alınmasın ama üretilen mallar ve tüketimi teşvik hususunda da hedef kitle bu sıralama ile aynıdır. İster çocuk ister kadın ister erkek ol yeri gelince reklâmları sen de taşlayabilirsin.


GENÇ'ın Yazısı.