Anayasa Gönüllerde Olmalı!
Kişilerin koyduğu kurallar hiçbir zaman mutlak huzuru sağlayamaz. Hırsızlık yasaklanabilir. Ama yerde bulduğu bir cüzdanı ‘cep yapmayan’ bir kişinin bu tavrı ancak vicdanından kaynaklanır.
İlk yürürlüğe girdiği andan itibaren, toplumun büyük kesiminin vicdan oylamalarından 999….’a karşı sıfırla ret cevabı almış 82 model bir anayasamız var. Çeyrek asırdır revize edilmesi gündemde olsa da, ne hikmetse başarılamadı. 70’den fazla yasası değiştirilen ve yamalı bohça haline gelen bu anayasa ile olan göbek bağımız, bir an önce kesilip atılmalı.
Elektrikli sandalyeye oturtulmuş mazluma uzunca bir süredir işkence edilmiyor olabilir. Ama bu melun sandalye hâlâ yüksek gerilim hattına bağlı. Şalter indiğinde özgürlük fena çarpılıp, kömür haline gelebilir, maazallah. Bu bağlamda, on yıldır daha rahat yaşasak da, âtide zehir doğurabilecek rahimleri dinamitlemek, imha etmek gerekir.
İhya edilmesi gereken şeyi imha etmek ne kadar kötüyse, imha edilmesi gereken şeyi ihmal etmek de o kadar berbattır. Bundan dolayı mevcut anayasa ıslaha değil, inkılaba uğramalı; devrim diye yutturulan ve kutsanan kurallar asıl devrime uygun halde olmalı.
Fakat bizim konumuz bu değil…
Bugünlerde hazırlanmakta olan tüm anayasa taslaklarını çöpe atın! Gelin yeni bir gündem oluşturalım. Gönül anayasası…
Biz gönlün kucağına oturmuş, hikmete talip insanlarız. Bizim sunduğumuz reçeteler laboratuarlarda değil, kalplerde hazırlanır. İnancı kemiren mikroorganizmalara sunduğumuz antibiyotikleri, şırıngayla empoze etmeyiz. Yüreğin, hakikat memesinden şifa emmesini bekleriz.
Bu yüzden bizim anayasamızın adı “Gönül Anayasası” olsun. 1. maddesi Allah’a kulluğu, Resule itaati emretsin… 2. maddesi de “1. maddenin değiştirilmesi teklif dahi edilemez” şeklinde bir manifestodan oluşsun. Evet, yalnızca iki yasadan oluşan bir anayasa…
“İki maddeli bir anayasa toplum düzenini tamamen nasıl sağlayabilir” diye düşünmeyin! Dedim ya, bu anayasa, yasaların anası. Mümbit bir göğüsten beslenen diğer yasalar da zamanla bir yetişkin haline gelecektir muhakkak.
Bu anayasayı oluşturmak için yıllarca konsensüs oluşmasını beklemeye gerek yok. Aylarca hazırlık yaparak, sayfalarca taslak hazırlamanın hiç faydası yok.
Ayrıca tek bir mekânda uygulanabilir; gönülde… Yalnız gönülde uygulanması, bu anayasanın her ortamda ve her çağda geçerli olduğunu gösterir aynı zamanda. Oylamaya tabi tutulduğu tek bir yer vardır; vicdan. Nevzat Tarhan, ‘zihinsel jüri’ olarak adlandırır vicdanı. Ne kadar da doğrudur! Bir de vicdan, insanın komutanıdır. Çünkü her vicdan hakkı gösteren bir pusula... Bir insana ‘vicdansız’ derken bile, onun vicdandan yoksun olduğunu değil; vicdanının ağzına çelik kilitler vurduğunu kastederiz aslında.
Diğer tüm kurallar, kanunlar, normlar ve yasalar Gönül Anayasası olmadan anlamsızdır. Adam öldürmüş bir kişiyi kendi –imanı- vicdanı idam eder ama daha önce siz onun vicdanını idam etmemişseniz.
Bir delikanlının muhayyilesinde işlediği zinalara engel olmadan, ona zinayı yasaklamanın bir manası olmaz. Bir başörtülü kızın zihni tesettüre girmedikten sonra, hangi kafede kimle ne yapacağını kestiremezsiniz.
Bir çağdaş insana hakikati yanlış ambalajla sunarsanız, vahyin çağları aşan diliyle hitap edemezseniz, gerici yaftasını hak edersiniz!
Beynin her gün ürettiği yüz binin üzerinde soruya cevap vermezseniz, uyuşturucu alarak bu bilinmezlik acısından kurtulmakta haksız diyemezsiniz ona. Sigara dumanını yasaklayarak dumansız hava sahası oluşturabilirsiniz ama idealsiz genç beyinlerdeki buhran yüklü duman bulutlarını nasıl dağıtabilirsiniz?
Kişilerin koyduğu kurallar hiçbir zaman mutlak huzuru sağlayamaz. Hırsızlık yasaklanabilir. Ama yerde bulduğu bir cüzdanı ‘cep yapmayan’ bir kişinin bu tavrı ancak vicdanından kaynaklanır. Kişinin bunu yapmasını ahlak ile açıklayamayız. İman ve inancın yerine ahlak, bilgelik, erdem gibi kavramları transfer ettiler mekanik beyinliler. Yani materyalistler. Çünkü statik yasalarla çözüm bulunamadığını, mesela yardımseverliğin yasayla gerçekleştirilemeyeceğini kavradılar. Hâlbuki bu tip gayrı meşru kavramlar temelden yanlıştır, saçmadır. Çıkmaz sokak gibi, bir yere getirirler sizi ama sonra tıkanırlar. Erdem ve ahlak, hakikat pazıl’ının (puzzle) taşlarından olup, tek başlarına olunca bir işe yaramazlar. Kimi filozoflar, “erdemsizliğin farkında olmak da bir erdemdir” demişler... Erdemsizliği meşru gösterme çabasıdır bu. Bu bir bubi tuzağıdır, sakınmak gerek!
Sözün kısası, kelâmın hülasası teorik ve jakoben yasalarla bu iş olamaz! Gökten zembille İslâm toplumu inmez. Toplumsal diriliş gerçekleşmez, bireysel diriliş gerçekleşir. Devrimler yüreklerde olur. Yasalar gönüllerde… Hükümler kalplerde…
Dilerim hazırlanmakta olan anayasanın bir kelimesi bile olsa, bize ait bir ürün olur. Bu havuzda tek bir damla da olsa suyumuz bulunur! Vesselâm…
Abdullah Yalnız'ın Yazısı.