Geçen sene Mısır Apartmanının geniş basamaklarından yürümek bana da nasip oldu. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki mermerden basamaklar, bir şeyler fısıldıyorlardı kulağıma ama ne çare anlamıyordum…

Aslına bakarsanız anlamam da mümkün değildi, bir an önce fotoğrafçılık hocasının verdiği ödevi yapmaktan başka bir şey düşünmüyordum. Fotoğraf galerisini gezip, onunla ilgili haber yapacaktık. Ödevi yaptık, aradan yaklaşık bir sene geçti. 

Şimdi yeni yeni anlıyorum o zamanki mermerlerin mırıldanmalarını e-mail adresime düşen bir mesajla. Haber, bir zaman Mısır Apartmanında ikamet etmiş Mehmet Akif Ersoy’un kaldığı dairenin Kültür Bakanlığı tarafından söz verildiği halde, neden hala müzeye çevrilmediğiyle ilgili. 
 
Biraz araştırma yaptığımızda değerli şairimiz ile ilgili birçok kültürel faaliyetin Ankara’da hapsedildiğini görüyoruz. Ankara benim ruhumda her zaman soğukluğun, resmiyetin hiyerarşik düzenin acımasızlığını temsil etmiştir. Bu acımasızlıklar, resmiyetler, diktatörlükler içinde bu dayatmalara boyun eğmemek için sağlığında hicret etmiş bir dava adamını ölümünden sonra buraya hapsetmek yakışır mı her fırsatta onunla övünenlere?  Koca bir yılı O kişinin adına atfedip, logolar hazırlayıp İstiklal Caddesinde kaldığı daireyi müze yapacağız diye söz verdikten sonra elle tutulur hiçbir şey yapmamak yakıştı mı size!?
 
Daha önce 17 ve 18. daireleri birleştirip müze yapacağını açıklamışken, sonra bu açıklamasının da arkasında durmayan Bakanlık, bir yılın dolmasına iki hafta kala ‘hangi dairede vefat ettiğini tespit etmek için komisyon kurduğunu’ açıkladı. Çalışmaların neden bu kadar yavaş ilerlediğini gerçekten merak ediyorum. Aklıma maddi sebeplerden dolayı bu kadar uzadığına yönelik vesveseler gelse de, mevcut hükümetin kültürel faaliyetlere desteğini yakından bildiğim için bunun üzerinde fazla zaman kaybetmeye gerek görmüyorum. 
 
Bundan gayrı söze gerek yok. Söz belli, sözü veren belli, sözün tecellisini bekleyenler bellidir. Yapılacak iş verilen sözün en kısa zamanda yerine getirilmesidir. Gerçekten bizim bilmediğimiz bu işin gerçekleşmesini imkansız kılacak esbaplar varsa da bunların kıvırmadan açıklanmasıdır. O koridorların hasret kokan mırıldanmalarının son bulması için, hatıraların ait oldukları köşelere yerleşmeleri için, büyük zatın doğup vefat ettiği, üzerine şiirler yazdığı şehre adına bir müze açılması çok büyük bir istek olmasa gerek.
 
Abdülaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi


Abdulaziz Karakuş'ın Yazısı.