Müze ilk kurulduğunda Çar müzeyi ziyaret edenlerin sayısını yeterli görmemiş. Halkına müzeleri sevdirmek için onların zayıf noktasından yararlanmış. Ziyaret sonrası çıkışta beylere votka, bayanlara çay ikram ederek talebi arttırmış.

Petersburg, Rusların Asyalı kökenlerine sırt dönüşü Avrupa’ya kapı açışıydı. Petro’nun hayali iki asırlık başkent Ekim Devrimi’nin doğum yeri ve bugünün sanat eseri olan saraylar şehri. Adı Sovyet otoritelerince bir dönem Leningrad olarak kullanılsa da burasının Petro’nun şehri olduğunu bilen kent halkı 1991’de oylamayla şehrin gerçek adını iade eder.

Tarih ve toplum arasındaki süreklilik ilişkisi müzecilikte kendini gösteryor. II. Yekaterina’nın  Hermitaj koleksiyonu ile başlayan sanatı ve tarihi koruma ruhu II. Dünya Harbi’nde müze görevlilerin Nazi kuşatmasından önce kendi özel mallarını değil toplumun malı olan sanat eserlerini düşünmelerine kadar intikal eder.  Müze çalışanları tüm değerli parçaları, sarayların mobilyalarına kadar itinayla paketleyip Sibirya’ya giden son trene yerleştirirler.

Bugün halkın müzelere duyduğu ilgi, küçük çocukların heykelleri merakla incelemelerinin tohumları yıllar önceden atılmış. Müze ilk kurulduğunda Çar müzeyi ziyaret edenlerin sayısını yeterli görmemiş. Halkına müzeleri sevdirmek için onların zayıf noktasından yararlanmış. Ziyaret sonrası çıkışta beylere votka, bayanlara çay ikram ederek talebi arttırmış. Bugün tezhip dersi verdiğim öğrencilerden biri Rus ve ders alan arkadaşlarından sitil ve uygulamada farklı; bunu görebiliyorum. Bu sadece ona mahsus olmasa gerek çünkü yıllar önce çalıştığım bir Rus arkadaşım da bizden çok farklı çalışırdı.

Hermitaj koleksiyonu II. Yekaterina’ya gelen iki yüz büyük tablo ile başlar. Bu iş için vazifelendirdiği adamlar koleksiyonun genişletilmesini sağlar. Sonraki çarların gayretleriyle koleksiyon daha da büyür. 1850‘de Nicola yeni Hermitaj binasını yapar. Daha sonraları devletleşen, komünizmle özel koleksiyonların eklendiği koleksiyon bugün 2.7 milyon parçaya sahip. Her parçasına 10’ar saniye baksanız üç yıldan fazla müzede kalmanız gerekiyor.

Hermitaj’da kışlık sarayın ve sanat eserlerinin ihtişamı birleşiyor. Ürdün Merdivenleri’nden ilk kata çıktığınızda Leonardo da Vinci’nin Madonnası ve onu takip eden ressamların tablolarına eklediği gülümseme ve mutlu hayat sahneleriyle karşılaşırsınız. Rafael İsa’nın eline önce nar çizmiş, sonra vazgeçip kitaba çevirmiş; bu resmin tamiri sırasında anlaşılmış. Bunun sebebini resimde arar, Rembrant’ın hanımına selam verip Monet’in nehrine dalarsınız. Mikelanjelo Düşünen Adam heykelini bitirmedi mi? Yoksa Radien’in taklit edeceği yeni bir sitilin doğuşu muydu? Bu sorularla meşgulken dikkatinizi sarayın ünlü odaları çeker. Askeri liderlerin yer aldığı 300 portrenin süslediği 1812 Galerisi, yeşil taşlarla bezenmiş Melaşit Salonu, mermer çeşmeleriyle Pavyon Salonu, Altın Hazineler Galerisi ve Mücevher Galerisi… İnanın ki bu sarayı bir defada gezip bitirmek kolay değildir.

Naziler ülkeden çekilirken tüm yazlık sarayları bombalamışlar. Peterhof’da bundan nasibini almış. Bugün gezdiğimiz saray bire bir eski yöntemlerle, orijinaline sadık kalınarak, orijinal malzemeler kullanılarak yapılmış. Finlandiya Körfezi’ne bakan dik kayalık üzerindeki saray 64 fıskiyeden ve 37 altın kaplama heykelden oluşan dünyanın en güzel su dağıtım sergisine sahip. Giriş holünde bulunan sarayın Alman işgali sonrası resimleriyle bugün arasındaki fark insanı şaşırtıyor. Mobilyalar ve sergilenen her parça Sibirya’ya kaçırılmış orijinaller. Geniş alana yayılmış sarayın küçük parçalarından biri de Monplaisir denizinin hemen kıyısında ki burası Petro’nun en sevdiği yermiş. Finlandiya körfezini ayaklarının altına seren çalışma odasından donanmasını hayranlıkla izlemiş.

İki koridordan oluşan saray binasının girişlerinin yanlarda olmasının sebebi ziyaretçilere sonsuza kadar uzanan bir bina izlenimi vermek. Petro’nun kızı için yapılan dans salonunda tavanın alçı desenleri ile yerdeki parke motifleri aynı. Rusların bizimle yaptığı Çeşme savaşı sonrasında öğrendiği divanlar barok tarzı odaları süslüyor. İki yüzden fazla yerel kıyafetli kızın portreleriyle donatılmış portre odası beni etkileyen bölümlerdi.

Petersburg’un diğer bir sarayı da ünlü şairin adını alan Puşkin kasabasında. Onun satırlarını okumayan bir Rus düşünülemez. KGB bu bilgiden yararlanarak yakaladığı ajanlara  Puşkin’den alıntılar sorar, suskunluğun sonu ise  Sibirya’da biterdi. Diğer bir sarayda Yekaterina’nın Sarayı… Beyaz, altın ve parlak mavinin hakim olduğu barok yapının Kehribar Oda’sı çok ünlü. Zamanın yıkanmayı sevmeyen batılılarına karşın Çariçe yıkanmayı çok sever: Ayda bir kere. Bu yüzden saray bahçesindeki gölün kenarına parlatılmış taşlarla süslü banyo evini yaptırır. Kokuya karşı çok hassas olduğundan saray yemek takımlarına eklenen yeni parçalar kokudanlıktır. Yanına oturanın nahoş kokusunu duymamak için nerede bizim Türk hamamları diye düşünmeden edemiyor insan…


Hande Berra'ın Yazısı.