Habertürk Gazetesi, elektrik faturalarından TRT için kesilen payı gündemine taşıdı. Birçok medya kuruluşu da bu habere ilgi gösterdi. Genel kanaate ve yorumlara bakacak olursak, TRT’nin aldığı bu pay eleştiriliyor, hatta bu uygulamanın kalkması gerektiğini düşünenler çoğunlukta. Haberlerin altına girilen okuyucu yorumları da, neredeyse ateş püsküren ifadeler içeriyor…

Her ay, elektrik faturamızdan %2’lik bir pay TRT’ye aktarılıyor. Geçen yıl (2010) TRT, bu paydan 547 Milyon TL gelir elde etti. Ayrıca televizyon ve radyo satışlarından “bandrol” geliri var. Bundan da, 465 Milyon TL kadar bir geliri gözüküyor.
 
14 Televizyon kanalı, 7 ulusal, 6 bölgesel, 2 uluslararası radyo kanalı bulunan TRT’nin 7 bin 700 çalışanı bulunuyor. 
 
İngiliz BBC kanalına İngilizlerin yıllık katkısı ise: 866 Milyon TL. Tüm dünyada 23.000 çalışanı bulunan BBC, gelirlerinin önemli bir kısmını izleyicilerinin ödediği lisans bedellerinden alıyor. 
 
TRT`yi, bundan birkaç yıl öncesine kadar, genel kitlenin pek izlemediği aşikardır. Reyting ölçümlerine de baktığımızda bunu görüyorduk. TRT, devlet geleneğinin ve resmiyetinin sindiği bir kurumdu aynı zamanda. Popüler TV kanallarını süsleyen sanatçılar çıkar şöyle derlerdi: “Bir zamanlar TRT beni ekrana çıkarmamıştı, arabesk yasaktı… Klibimi bir görüntü yüzünden yayınlamadılar…Arabesk diye bir müzik olmadığını belirttiler ve ekran yasağı koydular…” gibi serzenişlerdi bunlar.
 
Hatta TRT Haber spikerlerinin yasak kelimeleri olduğu, diksiyonlarını bozmamak uğruna nasıl sıkıntılar çektikleri vs gibi haberler de yayınlandı. 
 
Bütün bunlar bir yana; daha doğrusu bütün bunlardan sonra,
 
Son yıllarda TRT bu üslubunu ve yayın anlayışını değiştirmeye, esnetmeye başladı. Örneğin birçok kişi şöyle tepkiler vermeye başladı: “TRT’nin dışındaki diziler izlenmiyor, edepli, süper aile dizileri yapıyorlar.” Ya da: “TRT’nin haberlerine güveniyorum. Onun dışında hepsi manipüle ediyor.” Bu yorumlar, son birkaç senede oluştu. Reyting ölçümlerinde de üst sıralara yükselmeye başladı. Son aylarda popülerleşen bir dizi olan “Leyla ile Mecnun” dizisi buna örnek…
 
TRT için alınan bu pay, şahsen benim için rahatsız edici değil. Ancak totalde baktığımızda para epey bir meblayı buluyor. Dahası “gelir fazlası” olarak. Bu pay oranı düşürülebilir. Mesela %2 yerine %0.50’ye çekilebilir bu oran. 
 
Çünkü elimizde, en azından “insanların ortak malı” diyebileceğimiz bir şeyler olmalı. TRT de bu sınıfa giriyor. Bir patronun, camianın kanalı değil, devletin, yani dolaylı yoldan “halkın kanalı” oluyor. Onun için, alınan bu pay kesilmek yerine düşürülmeli. Özel TV kanalları istedikleri zaman çığırlarından çıkabiliyorlar. TRT ise bunu yapamaz.
 
Yani mevcut otokontrolün de devam etmesi güzeldir. Her zaman da devam etmesi dileğimiz. Çünkü, özel TV kanalları reyting ve reklam uğruna değişik çabalara girişiyorlar. Böyle olunca kalite tam manasıyla yerlerde sürünüyor. TRT’nin reklam gibi bir kaygısı fazla yok. Mutlaka reklam almak zorunda ama, reklam geliri düşük bile olsa bu eleştirilen gelire sahip. Onun için, fazla da ses çıkarmamak lazım. Ailemizle, çoluk çocuğumuzla izleyebileceğimiz bir kanal kalması için. 
 


Taha Süren'ın Yazısı.