Dünyanın Beklediği Proje: Hakk`a Adanmış Gençlik
İmran’ın kızı Meryem Hakk’a adanmış bir çocuktu. Rabbinden hüsnü kabul gördü. Güzel bir bitki gibi yetişti. Mekânı mihraptı. Mihrap onun için bir adanmışlık simgesi oldu. Orası türlü nimetlerin verildiği, korunmuşluğun tezahür ettiği bir sığınaktı. Meryem hep burada kaldı. Ve Meryem burada hep masum kaldı. Bir zaman geldi Allah’ın kelimesine vesile oldu. O kelime, nebi oldu; Ruhullah İsa diye anıldı.
Mağara gençleri de adanmış gençlerdi. Adanmışlıkları onları mağarayla buluşturdu. Allah onları razı olmadıkları kötülüklerin ve isyanın içerisinden çekip aldı, mekânlarını mağara yaptı. Burada korundular, masum kaldılar. Bir zaman geldi, çıkmaları murad olununca dünyayı değişmiş buldular. Kendileri bir yerde sabit, temiz ve masum kalmış, kirli dünya ise döne döne onların durduğu yere gelmiş, ama bu arada temizleri baş tacı etmişti.
Mus’ab da adanmış bir gençti. Servetin ve itibarın baş döndürücülüğüne kapılmamış, Rasulullah’ın kutlu davetine icabet etmiş, o davetle bambaşka birisi olmuştu. Hâlbuki ailesinin göz bebeği, Mekke kızlarının hayaliydi. Adanmışlığı onu Allah ve Rasulü’nün sevgisi ile buluşturdu. Bu sevgi ile masum ve temiz kaldı. Sevgi ona kâfi geldi. Hayata bu sevgiden baktı, bu sevgi ile fedakârlık yaptı, bu sevgi ile hicret etti. Bir zaman geldi, Medine’ye vesile oldu, o kutlu şehri Allah Rasûlü’ne hazırladı.
Bize yeni Meryemler, yeni mağara gençleri ve yeni Mus’ablar lazım. Dünya yeni bir adanış mevsiminin gelmesini bekliyor. Kış çok uzadı. Kalpler, inkârın ve şirkin donduruculuğundan kaskatı kesildi. Gönülleri yumuşatıp inceletecek bir adanış baharı bekleniyor. Bu baharı Meryem gibi, mağara gençleri gibi, Mus’ab gibi, hayatlarının baharını yaşayan gençler getirecek.
Dünya Hakk’a adanmış gençler bekliyor, çünkü artık tahammülü kalmadı. Herkesin bu kadar “ben”inin arkasından koştuğu bir dönemde Hakk’ın delisi, divanesi olacak gençler, dünyaya soluk aldıracak. Bu soluk, adımız gibi emin olalım ki ebediyet patentli olacak. Dünya ebediyet markasını alnının çatına nakşetmiş gençlerin hasreti ile yanıyor. Dünya masumluk, arınmışlık ve adanmışlığı hayat tarzı hâline getirmiş gençler bekliyor.
Hakk’a adanmışlık, temiz kalma iradesinden geri adım atmamak, kirlenmeye karşı direnmek demektir. Hakk’a adanmışlık, masum kalmayı istemektir. Masum kalmak isteyene muhakkak bir yol bulunur. Hakk’a adanmışlık, olmazları oldurur. Suları tersine akıtır.
Babasız çocuk doğar mı? Hakk’a adanmış iffet misali o temiz ruh doğurur. O adanmış ruhun çocuğu Allah’ın kelimesi olur, dirilere can verir, kendisinden sonra gelecek Ahmed’i müjdeler.
Üç yüz sene mağarada uyunur mu? Hakk’a adanmış gençler olunca uyunur. Onlar uyurken dışarıda dünya değişir. Uyandıklarında dünyayı yanı başlarında bulurlar. İçinde olmak istemedikleri, bu yüzden kaçıp mağaralara sığındıkları dünya arkalarından koşup gelmiş, çoktan kendileri gibi olmuştur.
En pahalı giysilerin sahibi, ailesinin göz bebeği, Mekke’nin en yakışıklısı, üzerini örtecek bir kefen dahi bulunamadan şehit olup gider ama arkasından bir destan yazılır: O artık insanların en hayırlılarından birisidir. O artık, Hakk’a adanma fedakârlığına hazır her gencin ebediyete kadar rahlesine oturacağı örnek bir öğretmendir.
Adanmışlık, fıtratın sevdasıdır. Yaşanılan ilk mekânın selametini, işitilen ilk sesin özlemini, teneffüs edilen ilk kokunun rayihasını aramaktır. Adanmışlar bu yüzden hep gençler arasından çıkar. Çünkü onların ter ü tazeliği, asli vatanımızdan fırlamış gelmiş gibidir. Çünkü gençlik bırakılıp gelinen yerin özlemini buram buram hissetmek, gurbete alışamamak demektir. Gençlik dönüp yeniden iman etmek demektir. Var olanı sarsmak, “ya babalarımız yanlış inanıyorlarsa” diyebilmek, “gelin tekrar iman edelim” diye davet edebilmektir.
Adanmışlar hep gençlerdir, çünkü gençler dünyayı peşinden sürükler. Dünya en çok onları sever; onların enerjisi, delişmenliği, fedakârlığı ve gözü karalığı başını döndürür. Gayret eder, bütün ihtirası ile onları baştan çıkarmak ister. Başarabildiğini kendisine kul köle eder. Değil mi ki peşine takmıştır, ona zerre kadar kıymet vermez ama. O esas peşine takamadığının meftunudur. İşte bunlar adanmış gençlerdir. Dünya adanmış gençleri sever, izler, onların etrafında döner, iradesini onların iradesine ram eder.
Adanmışlar hep gençtir, gençlerse çokça delişmen. Temiz kalma iradesi, bir isyan ahlakı barındırır çünkü içinde. İsyan direnmek demektir. Temiz kalanlar, ancak direnenlerdir. Direnmeden temiz kalınmaz. Direnenlere Allah ummadıkları yerlerden bir çıkış nasip eder. Masumluğunu koruma iradesini gösterenlere Allah bir mekân gösterir.
O mekân onların adanmışlıklarının boy verdiği, filiz verdiği bir fidelik olur. Orada adanmışlık çoğalır, dünyaya çıkacak, insanlara örnek olacak hâle gelir. Çıkıp da dünya ile yüzleştiğinde ibret olur; dünyayı çekip çevirir, kendi mihverinde döndürmeye başlar. Bu hep böyle olmuştur, bu hep böyle olacaktır.
***
Kardeşim, sen, ben, o, bu satırları okuyup da Hakk’a adanmanın heyecanını duyanlar, yani biz… Biz sıradan olamayız. Bize dünyayı peşine takmak, çekip çevirip bir tespih tanesi gibi oynamak düşer. Bunun için tek yol kendimizi Hakk’a adamaktır.
Bize, temiz kalmak, masumluğumuzu korumak, tıpkı geldiğimiz gibi tertemiz, Hakk’a dönmek yakışır.
Bize Hakk’a adanmış gençler olmak yakışır. Bizi bu dünyaya gönderenin bir muradı var. Hakikat bu muradı idrak etmektir. Hakkımızdaki muradı keşfetmek ve buna uygun bir hayat sürdürmeliyiz.
Bizi bu dünyaya gönderen tertemiz gönderdi. Kirli değildik. Saftık. Masum ve tertemiz. O’na yine tertemiz dönmek zorundayız. Arınmalıyız. Esas mekânımıza saf dönmeliyiz. Masum, tertemiz. Bizi bu dünyaya gönderen önümüze güzel örnekler koydu. Kendisine adanmışlığın nasıl olacağını o örnekler vasıtası ile gösterdi. O örnekler gibi olmalı ya da onlara benzemeliyiz.
Hakkımızdaki muradı keşfetmenin, masum ve temiz kalmanın, güzel örnekler gibi yücelmenin yolu adanıştan geçer. Bize verileni yine O’nun yoluna adamalı, masum ve temiz kalmaya azmetmeli, O’na layıkıyla kul olmuş bahtiyarların yaptığını yapmalı, onlar gibi yaşamalı, hayatımızı, işimizi, ibadetimizi ve ölümümüzü O’nun yoluna adamalıyız.
İnsanlık Hakk’a adanmış gençlerin çıkışını bekliyor. Vakit yaklaşıyor. Bir adanmışlık mevsiminin zamanı geldi. Karanlık iyice üst üste bindiyse, doğru ile eğri karıştıysa, mazlumların çığlıkları duyulmaz olduysa bir adanmışlık mevsimi gelmiş demektir. Hakk’a adanmış ruhların bir yerlerde fideye durduğundan emin olabiliriz. Onlar artık gün sayıyorlar. Sen, nerede, ne yapıyorsun peki?
Şunu unutma: Hakk’a adanmış gençlerin önce rüyası görüldü. Sonra derdi düştü gönüllere. Bu demektir ki gelişleri yakındır. Değil mi ki gönle düştüler, tez zamanda gölgeleri de düşecek üzerimize. O zaman dünyanın daha yaşanılabilir bir yer olması için ümit besleyebiliriz işte. Mazlumun gözyaşlarının silineceğini, zalimin elinden tutulacağını umabiliriz. O zaman cennet kokuları dört bir yanı saracaktır, çünkü dört bir yan ve yedi iklim, sakinlerini alıp cennete götürecek bir kıvama erecektir.
Derdini, hevesini ve endişesini hakka, hayra ve takvâya yönlendirmiş gençler geliyor. Sürüklenmeyen, aksine bütün dünyayı peşinden sürükleyecek, alıp esenlik yurdunun kapısına götürecek gençler… Meryem kadar saf ve temiz, mağara gençleri kadar kirlenmeye karşı müteyakkız, Mus’ab kadar fedakâr ve gösterişsiz…
Evet, Hakk’a adanmış gençler geliyor. Rüyası ve derdi tamamdır, şimdi sıra projesinde…
Sen neredesin?
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.