Ece Temelkuran, Habertürk gazetesi kadrosundan çıkarılmış. İnternet sitelerinin kahir ekseriyeti bunu “Ece Temelkuran kovuldu!” şeklinde, yakışıksız bir biçimde duyurdular. “Hızlı” internet medyasının bir oyunu bu. İlgiyi artırmak…
Aslında ne zamandır bir Ece Temelkuran değerlendirmesi yazmak istiyordum. Ama nasip olmadı bir türlü. Bu vesileyle ismini bir kez daha hatırladım. Çünkü yazılarını pek takip ettiğim söylenemez. “Muz sesleri” ve “Biz burada devrim yapıyoruz Sinyorita!” kitaplarını okudum.
Ece Temelkuran ve onun gibileri tanımamız gerekiyor. Böyle bir tip var çünkü. Ve Müslüman gençler onları seviyor, okuyor…
Bunlar, Radikal, Birgün, Taraf gibi gazetelerde yazarlar. Hayat standartları gayet iyidir, aileden varlıklıdırlar, en azından orta sınıf çocuklarıdırlar. Buna rağmen, halkçı ve sosyalisttirler. Bohem takılmayı severler. Kafelere “takılırlar.” Oralarda bir “Le Monde” okumadıkları kalır. Salaş ve uyumsuz kıyafetler giyinmeyi severler. Çoğunlukla saçları dağınıktır. Tıpkı, 68 ve 78 kuşağının meydanlara çıkan kızları gibidirler bir anlamda.
68 ve 78’de meydanlara çıkan “devrimci” ve “anarşist” kızlar, Nihat Genç’in bir yorumuna göre, Türk kadınının temizlik, saflık algısını bozguna uğratmışlardır. “Temizliğe riayet etmezler, bu yüzden saçları hep yağlıdır” der.
Ultra özgürlükçü, ultra demokrat olan Ece Temelkuran ve onun gibiler için, sadece kendi dünya görüşlerinin ve o dünya görüşünün, ideolojinin yararına olan kesimlerin önemi vardır. Yani, üçüncü cinse tanıdıkları özgürlüğü, başörtülüler için tanımazlar. Ha, bu iyi midir, kötü müdür ayrı mesele, belki de daha iyi. Çünkü bütün bunlarla başörtüsünü aynı kefeye koymaktan, yan yana getirmekten Allah’a sığınırım…
Örneğin geçtiğimiz aylarda Tahrir Meydanı’ndan yazılar yazan Temelkuran, Müslüman Kardeşler’e karşı muhalefet sergileyen 18 yaşındaki bir genç ile röportaj yapıyor:
“Müslüman Kardeşlerin onu ve arkadaşlarını nasıl hayal kırıklığına uğrattığını anlatıyor ve öfkesini, ‘Biz kendimize benzeyen insanlardan başka kimseyi görmeden yetiştirildik. Tahrir, Mısır`ın Mısır ile tanışma yeri oldu. Tahrir`den sonra şimdi Hıristiyan arkadaşlarım var ilk kez ve bir diyalog grubu kurduk. Artık ben bir Müslüman Kardeşler genci değil, bir Mısır genciyim!’ diye dile getiriyor.”
Düşünce kodlarını bu cümlelerden az çok sezmişsinizdir. Temelkuran’a göre, eski olan değersizdir. Ama Küba devrimi eski olmasına rağmen onun için çok değerlidir mesela…
Yani sözün kısası, bu zihne sahip olanlar, meselelere kendi zaviyelerinden bakarlar. “Herkes aynı şeyi yapmıyor mu?” diyebilirsiniz. Ama şunu unutmamak lazım: Onların baktığı yer, “herkese özgürlük, herkese demokrasi.”
Katıldığı bir panelde, başörtülü hanımlara şu ifadeleri kullanıyor Temelkuran:
‘’Madem inanç özgürlüğünden, hiçbir inancın ötekileştirilmemesi gerektiğinden söz ediyoruz, sizin inancınız niye benim inançlarımdan daha kutsal?’’
Bunu söylerken, bu güne kadar üniversitelerdeki başörtüsü özgürlüğüne destek vermediği gibi, kısıtlamanın haklılığını savunmaya kadar varan tezler sunuyor ortaya.
Nasıl da ağız değiştiriyorlar değil mi?
Taha Süren'ın Yazısı.