Bir zamanlar ‘‘Arabesk faşizmdir’’ naraları atılıyordu!

1980’li yılların başında ilkokul öğrencisi olan herkes Hikmet Şimşek ismini hatırlar. Hikmet Şimşek, TRT’de “Pazar Konseri” adlı programı hazırlar ve sunardı; en azından Fazıl Say’dan daha ciddi bir adamdı. O zamanlar tek kanallı devlet televizyonu, bize zorla klasik Batı müziğini sevdirmeye çalışırdı. Senfoni, konçerto, perküsyon kavramlarını ilk defa bu programda duyduk. Pazar Konseri adıyla sunulan programın hemen ardından bir de Pazar Sineması vardı. Sinema izlemeyi bekleyenler -ki o zamanlar zap nedir bilmiyorlardı- bu çok sesli, karmaşık, alışık olmadıkları müzik türünü, ardından gelecek sinemayı kaçırmama adına tuhaf bir şekilde takip ederlerdi.

Çağdaş! müziğin gönüllü misyonerleri bu “evrensel” müziğin yurt çapında yayılması için gayret sarfeder, arabesk müzik kasetlerinin milyonlar sattığı güzel ve yalnız ülkemizde, vatandaşları benzetme adına bir güzel ötekileştirirlerdi. Müziğin bizi neşelendirmesini bekleriz, zaman zaman hareketlendirmesini; müzik bizi bazen hüzne boğar, bazen yıllar öncesine götürür. Nakaratını, en azından melodisini ezbere bildiğimiz birçok şarkı vardır. Gelin görün ki klasik müzik dinleyenler bir nakarat tutturamadılar, ciddiyet kesbetmekten kaskatı kesildiler. Türkiye’de klasik Batı müziğini yani “evrensel” ve “değerli” müziği sevdirmek uğruna, radyolarda yerel müziğin çalınmasının yasaklandığı zamanlar bile olmuştur.

Türkiye radyolarının meşhur “Yurttan Sesler” programlarında, “temiz” İstanbul Türkçe’sinin benimsetilmesi uğruna, bütün yerel türküler İstanbul ağzıyla seslendirildiği gibi.

Cumhuriyet Türkiyesinde kültür-sanat politikasıyla hedeflenen şey, “Batılı kültür değerleriyle biçimlenmiş bir hayat tarzı” tesis etmek ve bu ideal doğrultusunda oluşturulmuş/kurgulanmış bir “kültürel kimlik” oluşturmaktır.

Bütünüyle bakıldığında Cumhuriyet, kendi yurttaşını doğurmak, bu yeni birey bilincini oluşturmak için tasarlanmış bir projedir. Bugün,“arabesk faşizmdir” naraları atanlar eksik kaldığını düşündükleri bu yeni bireyi, kendi tanımları üzerinden tamamlamaya çalışıyorlar.


Ali Can'ın Yazısı.