Bu imtihan dünyasında nerede sınav yok ki! Bizimkinin adı da KPSS: Kulluk Pazarında Satılma Sınavı…

Her kurban arifesinde büyükşehirlerin muayyen muhitlerinde kurban pazarları kurulur. Sureti itibariyle insan; ama sireti bozulup bir ayıdan, tilkiden, çakaldan, tavuktan, eşekten, maymundan veya bir öküzden farkı kalmamış insanlar caddelerde, sokaklarda, akan trafikte piyasa yaparken, memleketimin özü sözü bir hayvanları da burada piyasaya arz edilirler… 

Hani derler ya… Pencereden bakan iki insandan biri yerdeki çamuru görürmüş, diğeri gökyüzündeki yıldızları… Demek ki görene göre değişiyor manzara. Ben de merak ettim “kurban pazarında acaba ben ne göreceğim?” deyip çıktım evden. 

Pazarda neler gördüm neler… 

Sınavda Derece Yapan Hayvanlar 

Pazarın girişine yakın kurban standına uğradım önce. Kalenderâne duruşuyla dikkatimi çeken bir tosun sanki benimle konuşmak ister misin der gibiydi. Hani hâlinde biraz dervişlik vardı da ben öyle zannettim belki de… Vardım yanına, verdim selamı, başladık hasbihâle: 

- Pazar ola kardeş… 

- Sağ olasın, var olasın… Kurbanlık bakmaya mı geldin? 

- Hem öyle, hem değil… 

- Yok bize alıcı gözle bakıyorsan biz satıldık elhamdülillah… 

- Oohh ohh! İyi maşallah... Benim niyetim sizlerle biraz muhabbet etmekti aslında… 

- Tabi tabi… “Muhabbet baldan tatlıdır, yiyemezsin demedim mi?” demişler değil mi? Bakalım bizim muhabbetimizin tadını kaldırabilecek misin? 

- Vaaayy.. Duruşundan belliydi zaten senin muhabbet ehli oluşun. Eee…! Pazarda satışlar nasıl gidiyor diye başlayalım mı? 

-Satış işte… Daha nasıl olsun? Herkes ameline, gayretine, kaderine göre satılıyor gördüğün gibi… KPSS’den kaç puan alıyorsa fiyatı da ona göre oluyor hâliyle…

- Ne! KPSS mi? Anaa! O ne bee! Burada da mı sınav var yoksa!?

- Bu imtihan dünyasında nerede sınav yok ki! Bizimkinin adı da KPSS: Kulluk Pazarında Satılma Sınavı…  

- Kulluk pazarı diye bir şey mi var? 

- Olmaz mııı? Var tabiii. “Herkes sabahleyin kalkar; nefsini satar; ya onu azat eder, yahut da helak eder.” (Müslim, Taharet, 223) diye bir hadis duymadın mı sen hiç?

Gruptaki diğer tosunlar araya girdiler: - Bu yılki pazarda en pahalıya satılan bir kul var mutlaka görmelisin onu… 

- Biz onu okul yıllarından tanırız. Özel Afyon Tosun Çiftliği mezunu çocuk. İki yıldır resmen insan gibi çalışıyor hayvan…

 - İnsan gibi mi çalışıyor? diye sormuşum hayretten.

 - Evet insan gibi… Hani sizin her yaştan insanın girdiği farklı farklı sınavlarınız var ya… İnsanlar yemelerden, içmelerden, çocukluklarından, gençliklerinden kesilip de özel okullara, üniversitelere girmeye çalışıyorlar hani… İşte biz de çok çalışan arkadaşlarımızı, onlara benzetip insan gibi çalışıyor, diyoruz… 

- O çocukların sülalesi size kurban olsun he mi! Ulan o garibanlar hayvan gibi çalışıp da adinin bayağısı okullara, beş kuruşluk kariyerlere kurban oluyorlar. Siz yine iyisiniz; insan gibi çalışıp Hak yoluna kurban oluyorsunuz… 

- Yani senin anlayacağın kardeş, biz e bir imtihan neticesine göre satılıyoruz. En başarılılarımızı vakıflar, cemaat organizasyonları kapıyor hemen… Bizim okulda ilk yüze giren dört arkadaşım vardı. Üsküdar’da bir hayır kurumunun mezbahanesini kazandılar. 

Bir diğeri girdi araya:

- Ama göreceksin çocukları yaratana kurban… Aslan gibi tosunlar. İlk bine giren pırıl pırıl koçlar var sonra… Fakir fukara sofrasına rızık olacaklar, talebe evine gıda olacaklar… Belli bir şey canım… Bunlar kadir gecesi doğmuşlar, anne duası almışlar… 

Biraz da diğer sığırların duygu ve düşüncelerini öğreneyim diye etrafa bir göz gezdirdim. Aman ya rabbim o da ne! Bir âfet-i devran düve. Sarışın dediğin de bu kadar olur hani! Kuyruğunu işveyle bir o yana bir bu yana sallamalar… İri iri gözler, püskül püskül kirpikler… Zannedersin düve değil, peri kızı…

Abdal Sarışın

Pazara Afyon’dan katılıyormuş… Buyurun gerisini ondan dinleyelim:

- 2009 En Güzel Düve Yarışması’nda Ege Güzeli seçildiimmm… Benim adım Sarı Kız. Bu da arkadaşım Ay Işığı. İkimiz de satıldık çok şükür. Satılmayıp evde kalmak ay çok feciii… Yaa çok heyecanlıyım, içim içime sığmıyor… İki gün sonra kesiliceemm. Ay çok şanslıyım, beni çok güzel bir aile satın aldı… Hoplaya zıplaya gidicem kesilmeye… İnşallah çocuklar da seyrederler beni… Kesilirken o minik bücürlere möööö diye dil çıkarıcam…

- İyi de çocukların seyretmesi uygun mu sence?

- Ay ne var bunda ayoool? Ya şu insanlara da ne oluyoo? Kurban kesilirken çocuklar seyretmesin diyorlarmış… Kız Ayışığı sen de konuşsana…

- Yahu kesilen biziz! Onlara ne oluyor ya hu! Bakmaya mı korkuyorsunuz?! Çocuklar televizyon seyrederken bir şey olmuyor da, Allah için can vereni görünce mi psikolojileri bozuluyor!? Möööö yani!?

Biraz sakinleştirmek için iki laf edeyim dedim; ama özeleştiri gibi bir şey oldu sanki:

- Kardeş insan dediğine akıl verilmiş verilmesine de… Bazılarının akılları sizin boynuzlarınızdan kısacadır. Çocuğunu alır, stada derbi maça götürür, sinemada korku filmine götürür, eve türlü türlü manyak bilgisayar oyunları alır, oynatır… Sonra da çocuğun psikolojisi bozulur diye kurbanı çocuktan saklar…

Darbeci Paşa

Paşa lakaplı bir tosunla konuşmamı tavsiye ettiler pazarda. Şu bayram günleri her sene yaşanan kovalamaca olaylarından birine karışmış geçen yıl. Bayramın birinci günü evde darbe yapmış, sabıka dosyası kabarıkmış hayvanın… Karadenizliymiş bu tosun… Anlattıklarını dinleyince işin malum medyanın saptırması olduğunu anladım hemen. Bakın neler söyledi:

- Ula beni çesim yerina cötüriiler; ama ha bire furiiler baa. Türli türli eziyetlar ettiler daa. Haktandır deyip sabrettum kaptan. Hele bir yere yatirişlari vardi ki ulaaa! Allah’in hiçbir kulina reva cörülmez hee. Ula yine sabrettum… Hayvan herif cozümün oninda piçaağuni pileğlemeye paşlamasun mi!!! Lâ havle deyip kendum yumdum daa cozumi… Ula o da ne! Kasap olacak avrat yurekli parmağuni çessın de sızlanmaya paşlasun hee? Ulaa dedim, peni çesecek kasabin piçak gibi yureği çelikten olacak daa … Ben, dedum, canımi naahh verurum saa…

Zâhidin ger parmağın kessen dönüp Haktan kaçar,

Gör bu miskin âşığı ser-pâ soyarlar ağlamaz…

Deyip o an davranivermişum… Pu kadari da olmaz daa!

Et Hesabı Yapan Hacı Amca

Hani demişler ya “koyun can derdinde” diye… Koyunlara, koçlara sorayım bir de dedim, “sizin derdiniz ne?” diye… Dediler ki:

- Abi o mezbahalarda kesilen kardeşler için geçerli. Kurban Bayramı’nda kesilecek arkadaşlar içinde ben can derdinde olanı vallahi görmedim. Hepimiz bize can verenin derdindeyiz…

Koçlardan biri araya girdi.

- Ama bizi dertlendiren başka konular da var tabii…

- Ne gibi?

- Bazı hacı amcalar üzerimizden et kemik hesabı yapıyorlar ya! Bak bu çok gücümüze gidiyor.

- Geçen gün tam satıldım satılacağım… Hacı amcanın biri beni gözüne kestirdi kurt gibi. Elledi, mıncıkladı… Sonra dudaklarını büktü. “A ahh! Cık.” Dedi. “Bu, dedi, çok zayıf…” Ülen belli bir kilonun altındakiler kurban olmaz diye kaide mi var, etçil insan? Zaten bir ayağın çukurda, bu yaştan sonra et yesen neyine yarayacak beeeee?

- Bizim de bir canımız var, biz de kurbanız beeee…

- Biz canımızı Allah’a verebilmek hevesiyle yanıp tutuşurken, siz neyin derdindesiniz beeee?

Koyun psikolojisi ne olacak? Aldı etrafı bir isyan “beeee!” diye…

- Geçen sene beni de zayıf diye almadılar zaten. Bir sene aklım başımdan gitti… Sahip bizi bir kasaba, mezbahaneye verecek diye yemelerden içmelerden kesildim. Allah’tan kurbana üç ay kala bir uzman gözetiminde sıkı bir programa başladım… Son iki aydır insan gibi günde üç öğün yiyorum…

- Yaaa! Bu gün biri de benim boynuzlarımı beğenmedi. Neymiş kıvır kıvır olacakmış! Şimdi bi laf edicem tööbeeee…

- Adam, n’apacaksın kıvır kıvır boynuzu beeeee!

- Beğeniyorsan al, beğenmiyorsan alma beeeee!

Yerdeki Çamur

Pazarda bir de bu yılın KPSS birincisini göreyim diye dolaşırken fark etmeden bir gübre yığınına basıvermeyeyim mi? Ayakkabı bir güzel pislenince ilk defa gökte yıldız arayan gözlerim yerdeki pisliği fark etti. Can sıkıntısıyla iç geçirdim:

“Kurban pazarında aradığın yıldızı buldun mu şimdi! İyi oldu bu sana…”

İşte tam bu sırada gördüm onu… Az ileride, boylu boyunca uzanmış, geviş getiriyordu. Hani zannedersin ki ormanlar kralı aslan… Hak yoluna satılmanın verdiği huzuru tepeden tırnağa yaşıyor… Göz kırpıp da bana demesin mi:

- “Kıyamazsan baş u câne,

Uzak dur girme meydâne!

Bu meydanda nice başlar

Kesilir hiç soran olmaz…”

- Allah mübarek etsin kardeş! Satılmışsın…

- Hamdolsun... Sen niye geldin, alıcı mısın satıcı mı?

- Yok ben muhabbetine geldim…

- Can pazarında muhabbete geldin öyle mi? Hoş bu pazarda sana alıcı da çıkmaz ya!

- Kendimi satacak olsam, beni alan çıkmaz mı bu pazarda?

- Cık… Git kendini hayvanat bahçesine sat…

- Aha! O niyeymiş?

- Maymundan kurban olmaz ki! Sen git de kula kulluk et! Çoluk çocuğu şenlendir…

- Şimdi ben bu sözünü hak edecek ne yaptım onu deyiversene bir!

- Can pazarında satılan kullardaki muhabbeti görüp de, yerdeki pisliğe takılana başka ne denir? Onu deyiver de biz de onu söyleyelim!


Harun Kırkıl'ın Yazısı.