Sırf Popüler Diye...
Feyzanur Öztürk
Bir popülizm uğruna ya Rab, ne yazarlar harcanıyor!
Popülizmden kaçarken popüler olmak, yağmurdan kaçarken doluya yakalananları aratmaya başladı. Daha düne kadar “Abi nedir bu ya?” diye kuyruk olunarak takip edilen, içi boş kitlelerden kaçanlar bugün kendilerini dinlemeye (seyretmeye) gelen kuyruklarla karşılaşıyor. İyi niyetle, saf bir düşünceyle kalabalığı görüp, yüzü kızaranlar hâlen var, biliyorum. Ya da inanmak istiyorum. Ama bir şey var ki o da “ben büyüyünce popüler olmayacağım” demek, sizi büyüyünce popüler olmaktan kurtarmıyor.
Kalemi çok kuvvetli olduğu halde sırf reklamı yapılmıyor diye hak ettiği ilgiyi göremeyen yazarlarımız, yönetmenlerimiz, şairlerimiz vs. var. Ha artık “iyi ki yapılmıyor, onlar da bize kalsın” diyorum, o ayrı bir mesele. Kitaplığında o yazarın imzalı kitabı olsun diye imza günlerine gidenler, ertesi günü okulun kantininde “….filanca yazarla beraberdim” demek için konferanslara katılanlar, filanca filmi herkes konuşuyor diye gişe rekoru kırılmasına katkıda bulunanlar değil midir ki ucuz halkçılığı destekleyenler?!
Zarifoğlu bu “ilgi”yi hak ediyor mu?
Bu “destek” yıllar sonra kaybolmasın, tanınsın, sahiplenilsin ve sesiyle yollar açsın, sıkıntılara çare olsun diye yaşatılmaya çalışılan Zarifoğlu’nda hayat bulur. Bundan belki de 2 yıl önce Cahit Zarifoğlu denildiğinde “O kim?” diye soran gençlerin sayısı, şu an onu tanıyan gençlerin sayısından kat be kat fazladır. Ama nasıl tanımak? Nasıl sevmek? 2 senedir tanıyanlarla, yıllardır tanıyanlar arasında ne kadar çok fark var hiç dikkat ettiniz mi? Şimdi sırf popüler diye onun kitabını temin eden gençlere bir sorsak “Ne diyor bu adam, nedir derdi?”… kaçı cevap verebilir? Ne diyor bu yahu? diyenler elbet olacak ama dikkatinizi çekerim ki “sırf popüler diye okuyanlar”ı kastediyorum. Elbette ki onu hakkıyla okuyanlar, anlayanlar, sevenler, kemiklerini sızlatmayanlar var. Hiç merak ettiniz mi bilmiyorum, Cahit Zarifoğlu’nun kitaplarını yayına hazırlayan yayınevi son 1 senedir kaç bin tane Zarifoğlu kitabı satmıştır? Bu satılanların yüzde kaçı gerçekten okunuyor, yüzde kaçı eve götürülüp kitaplığa konuluyor ve bir daha hiç dokunulmuyor, yüzde kaçı kitabın kapağını görünür şekilde tutup otobüslerde, sokaklarda, seminerlerde ellerde taşınılıyor? Ve yüzde kaçı her ayın 7’sinde indiriliyor raflardan? Zarifoğlu o satırları gençler ellerinde sırf popülerlik uğruna harcasınlar diye mi yazmış?! Hiç sanmıyorum. Aksine o satırları hangi duygularla yazıldığını bilseler eminim bu kadar değersizleştirmezlerdi.
Bir popülizm uğruna ya Rab, ne yazarlar harcanıyor!
Bu sadece bir örnek, Cahit Zarifoğlu gibi popülizme kurban giden yüzlerce idrakine varıl(a)madan değer verilen(!) insanlar, nesneler, olaylar, durumlar var. Böyle paragraflar hâlinde yazacak olursak ne ben, bana ayrılan sayfaya sığarım, ne de sizin nefesiniz beni eleştirmeye yeter. :) Onun için birkaç basit örnekle bitirelim;
-Sırf popüler diye bestseller kitap alıp, birkaç gün elinde tasmalı köpek gibi gezdirdikten sonra odasının bir köşesine bırakan ve bir daha o kitabı hiç göremeyenler var.
-Sırf popüler diye “ben yobazım”, “ben burjuvayım” diyenler var.
-Sırf popüler diye BİM sevdalısıymış gibi görünmeye çalışanlar var.
-Sırf popüler diye iPhone’a talip olanlar var. Sonra da “Kaç taksit yapıyorsunuz ağbi?” derler.
-Sırf popüler diye üniversitenin ilk senesi önlerine gelen kurslara kayıt yaptıranlar var. 2 ay sonra o kursların adresleri bile unutulur.
-Sırf popüler diye televizyon izlemem diyenler var. Ama ortamı buldular mı bütün dizileri ezbere bilirler.
-Sırf popüler diye anlaşılmaz cümleler kuranlar var.
-Sırf popüler diye kafalarına şal atıp, saç püskürten, boyun gösteren “açık” kızlar var.
-Sırf popüler diye fotoğrafçı(!) olanlar var. Enstantane nedir desen bilmezler.
Ve son olarak;
-Sırf popüler diye popülizmi eleştirenler var. ;)
GENÇ'ın Yazısı.