Dertli Bir Meslek: Akademisyenlik
Ahmet Ekrem Kaya
Bir medeniyet idrakiniz varsa, tarihinizin geçmiş günlerini sadece özlemle anmak yerine daha somut adımlar atmak istiyorsanız yapılabilecek öncelikli işlerdendir akademisyenlik.
Bir tasavvur olarak idrak ettiğimiz akademisyenliği ‘’gönül’’ ve ‘’dert’’ bağlamında sunmak istiyorum önünüze.
Gönül ve dert merkezli yaklaşımın ilk müşahhas adımı ‘’öğrencilerle birlikte olma’’ olarak çıkıyor karşımıza. Ne demek mi bu? Bir medeniyet idrakiniz varsa, tarihinizin geçmiş günlerini sadece özlemle anmak yerine daha somut adımlar atmak istiyorsanız yapılabilecek öncelikli işlerdendir akademisyenlik. Unutmayalım ki tarihimizde yapılan bütün izzetli işler bir kadro çalışması idi, inanmış bir komutan kadar inanmış askerlere de ihtiyaç vardır. İşte bu zemini, zamanın koşullarında gerçekleştirmek için ihtiyacın olan GENÇ potansiyeli kendin oluşturabilme fırsatını sunuyor sana akademisyenlik. Dertli, gayretli, neyini kaybettiğini ve dolayısı ile ne aradığını bilen bir gençlik…
Bu işler heyecanla oluyor. Eğer bir özlemin varsa, bir amacın varsa sende bir gayret gözlemlenebilir. Dersini anlatıp çıkan bir öğretim üyesi değil tasavvurumuz. Dersten sonra da öğrencisi ile görüşen, her birinin ilgi alanları ile özel olarak ilgilenen akademisyeni özlüyoruz. Öğrencilerine okuma grupları kuran, onlarla müzakereler tertip eden, ilim ve hizmet yolunda onlara rehberlik eden ve onları da imrendiren hocaları prototip kabul ediyoruz. Titri yükseldikçe burnu büyüyen değil, ders çıkışında elini öğrencisinin omzuna atan bir yaklaşımdan bahsediyoruz.
Bu bağlamda verilebilecek o kadar çok örnek var ki. Profesör olmuş, hatta dekan, rektör olmuş hocalarımızı, mescit çıkışında ayakkabıları çevirirken görmek… Öğrencisine kendi eli ile çay getiren bir hoca olabilmek…
Bir diğer örnek olarak da Ahmet Davutoğlu beyi zikredebilirim. Akademik camiadaki saygınlığı zaten küresel boyuta ulaşmış iken toplumsal sorumluluk bilinci ile teorik düzlemde kalmayıp icraat aşamasında da milletine hizmet etmek için kolları sıvadı, Türkiye’ye ufuk açan bir bakanlık dönemini başlattı. O düzeydeki bir akademisyen için bakanlık çok da cazip bir konum olmayabilir, bu bağlamda bu girişimi bir fedakarlık olarak okuyorum ben şahsım adına.
Sayın Davutoğlu’nun en özgün özelliklerinden biri de akademinin, bürokrasinin soğukluğunu onda hiç bulamamanız, bir yerde görseniz ‘’abi’’ diyebileceğiniz samimiyeti yüzünde görebilmeniz, o Anadolu sıcaklığını sözlerinde bulabilmeniz.
Mesele bu zaten; jakobenleşmeden, kendi irfanının idrakinde, bir heyecan içerisinde vatan için, ümmet için çalışabilmek…
Biz de derdimiz için akademisyenlik kanadından ucundan tutmak niyetindeyiz, dualarınızı bekleriz…
GENÇ'ın Yazısı.