"Üç Büyüklerden Birini Tutmuyor musun?"
Türkiye’de hâlâ en çok sorulan sorulardan biri bu! Sizce de garip değil mi?
ir süre önce, televizyonda izlediğim bir haber beni yıllar öncesine götürdü. Haberde, Beşiktaş-Fenerbahçe maçından sonra, Fenerbahçe ile Beşiktaş taraftarlarının kavga ettikleri ve yaralılar olduğu bildiriliyordu. Böylesine tansiyonu yüksek bir maçtan sonra üzücü de olsa bu durum normal karşılanabilirdi ama olay yeri Malatya olunca işin rengi değişiyordu. Türkiye böyle bir ülke işte... Malatya ilinin kendi adını taşıyan bir futbol takımı mevcuttu ve geçmiş yıllarda 1. Lig’de başarılı futboluyla takdir toplamış, zaman zaman ligin zirvesini de zorlamıştı. O zaman Malatyalılar neden İstanbul takımlarını tutar, üstüne üstlük bir de o yüzden kan dökerlerdi? Onlara neydi İstanbul takımlarından?..
Yıllar önce fakültedeyken yeni tanıştığımız bir arkadaşla aramızda şöyle kısa bir diyalog geçti (Bana soruyor):
-Hangi takımı tutuyorsun?
-Trabzonspor. (Kısa bir sessizlik)
-Üç büyüklerden birini tutmuyor musun?
Trabzonspor’un son şampiyonluğunun üzerinden henüz birkaç yıl geçmişti. “Acaba şaka mı yapıyor?” diye yüzüne baktım arkadaşın. Hayır, bunu gayet normal bir soru mahiyetinde sormuştu ve bu soru aslında çok şey ifade ediyordu. Bu ülkede futbola ilgi duyan herkes “Üç büyükler”den birini tutar, sonra gönlünde kalan yeri de lûtfederse kendi şehrinin takımına ayırırdı.Yine yıllar önce, G.Antepspor şampiyonluk yarışının içindeyken ilk yarısını 3-0 önde bitirdiği maçı F.Bahçe’ye 4-3 kaybetmiş ve G.Antep’te F.Bahçeli taraftarların sabaha kadar tur attıkları haberi gelmişti.
Bu vahim durum ciddi bir sosyolojik araştırmayı gerektirir. Dünya genelinde durum nedir bilmiyorum ama en azından futbolu bize hediye eden batı ülkelerinde böyle bir şey yok. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’da çok sayıda ve ülkenin farklı bölgelerinden takımın geçmişte kazandıkları şampiyonlukları var. Tribünleri dolduran taraftarları var. Güçlü yerel medyaları var. Oralarda kimse bin kilometre ötedeki köprünün trafik durumunu dinlemiyor radyolarda.
Elbette bazı takımların diğerlerine üstünlükleri var, fakat bu durum bütün ülkeyi onların taraftarı yapmıyor. İnsanlar kendi şehrinin takımının şampiyon olamayacağını bilse bile maçına gitmekten, formasını alıp giymekten, kulübe üye olmaktan vazgeçmiyor, geri kalmıyor. Televizyonlarda bakıyorsunuz, ismini cismini bilmediğiniz şehirlerin tribünlerinde insanlar çoluk çocuk gelmişler takımlarını destekliyorlar. Bir başka şehrin takımlarının kendi aralarında oynadıkları maç yüzünden birbirlerinin gözünü oymayı akıllarından bile geçirmiyorlardır herhalde.
Sosyolog değilim ama bu konunun siyasi, ekonomik, demografik ve kültürel sebep ve sonuçlarını geçmişte yazdığım “Açık yeşiller, koyu yeşiller” adlı yazımda analiz etmeye çalışmıştım. Yeniden girmeyelim yoksa sayfa yetmez. Bu ahval ve şerait altında bir Anadolu takımının şampiyonluğa ulaşması mümkün müdür? Nasıl olacak bu iş? İstanbul kulüplerinin kongre üyesi olmayan bir başkan ve yönetim kurulu, tek hedefleri kapağı İstanbul’a atmak olmayan ve canla başla oynayan bir futbolcu kadrosu, kendi şehrinin takımından başka bir takım tutmayan bir taraftar kitlesi... Trabzonspor bir kenara (ki Trabzonspor en azından bilinen manada bir Anadolu takımı değildir) Türkiye’de böyle bir yer var mı?
Elbette ve ne yazık ki yoktur. Olmadığı gibi, Trabzonspor’un bir İstanbul kulübüyle şampiyonluk yarışında olduğu sezonlarda, “Acaba Anadolu kulüpleri Trabzonspor’a destek olacaklar mı?” beklentisi ya da suçlamasına girmek mantık dışıdır. Çünkü “Anadolu kulüpleri”nin ev sahibi olan şehirlerin ahalisi, sadece İstanbul kulüplerinden birini tutmakla malûl değillerdir, aynı zamanda kendileri gibi Anadolu kulübü olarak kabul ettikleri Trabzonspor’un başarılı olmasından dolayı pek de mutlu olmayacaklardır. Antep, Kayseri, Sivas, Eskişehir, Bursa, Antalya… Hiçbiri başaramamış ama Trabzon başarmıştır… Şu uzun burunlu, garip şiveli, kafası öğleden sonra çalışmayan (!) Temellerin ve Fadimelerin memleketi… Kolay mı bunu kabul etmek?..
Bülent Şirin 'ın Yazısı.