Üniversiteye "Merhaba" Diyen Genç Dostlarımıza...
Yakup Öztürk
Genç’in bu sayısında heyecanlarından ne yapmaları gerektiğini pek düşünmek istemeyen genç dostlarımıza, üniversite yıllarını değerlendirirken neleri ihmal etmemeleri konusunda birkaç söz etmeyi uygun gördük. Kimi zaman okuduklarımızdan kimi zaman şahsi tecrübelerimizden hareket ettik, bu düşüncelerimizi dillendirirken…
Üniversitelerimiz bu ay itibariyle eğitim-öğretim yılına başladı. Üniversitelerine kayıtlarını yaptıran arkadaşlarımız bir an evvel, ilk günün heyecanını üzerlerinden atıp, bulundukları ortama intibak sağlamanın telaşı içindeler. Daha önceki okullarında olduğu gibi tek tip kıyafet giymek zorunda değiller. Sakallarını, saçlarını, eteklerini, küpelerini sorun eden idareciler de yok başlarında. Giyimleri kuşamları farklı; düşünceleri, hayalleri aykırı; siyasete, ahlaka bakışları çılgınca olan insan kümelerinin ortasındalar bugün.
Üniversite, disiplinli bir biçimde eğitim alabileceğimiz son kulvar. Buradan sonra sizi organize edecek, bir sınav ya da not karşılığında sizin bir mesele etrafında kafa yormanızı sağlayacak bir hareket noktanız olmayacak. Yüksek lisans eğitimi almayacağınızı varsayarsak. Hal böyle olunca bilgi müracaatı yapacağınız arkadaşlarınızı iyi seçmeniz gerekiyor. Bu hususta size “menfaatçi” olmanızı salık verebiliriz. Çünkü sizinle birlikte bir konferansın, iyi bir sinema filmi ya da tiyatronun, bir kitap fuarının, bir kültür gezisinin takipçisi olamayacak bir arkadaşınızın varlığı size hiçbir şekilde yol aldırmaz. Size, sizin bildiğinizden fazlasını yüklemeyecek bir üniversite arkadaşı sizi daima geriye götürür.
Yanınıza aklı başında bir yol arkadaşı bulduğunuz takdirde yapacağınız en esaslı iş sosyal ortamlarınızı genişletmek olacaktır. Bir vakfın, bir kültür ortamının üyesi, takipçisi olmak sizi asla eli boş göndermez. Farklılık, mekân değiştirmek insana ferahlık verir. Bu sosyal ortamların dünyevi düşüncelerinize hitap etmesi gerekmiyor elbette. Üniversite sizin farklı düşünceleri dinleyebileceğiniz en sağlıklı ortamdır. Bu size daha medeni bir insan olmanızın kapısını aralar.
Üniversiteyi hangi şehirde okuyor olursanız olun, o şehrin kendine özgü hasletlerini, kültürünü, tarihini ve insanını tanımaktan geri durmayın. Belli bir düzen içerisinde şehir gezileri yapın. Gezmek okumaktan daha evladır. Gezerek okumaksa bambaşka bir zevk. Şehrinizin yerlisiyle tanışmaktan kaçınmayın. Bugün Türkiye’nin büyük bir mirasın üzerinde oturduğunu ve dünyanın selametinin bu mirasın patlamasıyla olacağını söyleyenler Anadolu insanının gücünün çoktan fark etmiş olanlardır. Bulunduğunuz şehirde mutlaka, o şehrin matbuat, edebiyat âleminin nabzını tutan insanlar vardır. Bilgisine güvendiğiniz kültür adamlarını mutat aralıklarla ziyaret etmekten hicap duymayın. Mesela Eskişehir’de Atasoy Müftüoğlu’nu, Bursa’da Metin Önal Mengüşoğlu’nu, İhsan Deniz’i, Konya’da genç hikâyeci Abdullah Harmancı’yı, Erzurum’da Mahmut Balcı’yı, Trabzon’da Nazan Bekiroğlu’nu tanımadan mezun olmak bize yakışmaz. Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerin mümbitliğini göz ardı edemediğimden sözü onlara getiremiyorum. Belki bunun için başka bir yazıya ihtiyaç var…
Şimdiye kadar saydıklarımız sanki sosyal bilimlerde okuyacak dostlarımızla hasbıhal gibi oldu. Bilakis üniversiteli olmanın sosyal ya da fen bilimlerinde okumak ayırımı olmamalı. Unutulmamalı ki tıp doktorlarından büyük şairler, edebiyatçılar, düşünürler çıkmıştır. Hüsrev Hatemi’yi burada saygıyla anmalıyız…
Unuttuğumuz sanılmasın! Okuma alışkanlığınız da üniversitede azami hızda seyretmelidir. Okunması gereken kişiler ve külliyatlar acilen belirlenmeli. Bunun için Genç’in geçtiğimiz yıl okurlarına hediye ettiği okuma listesine bakılabilir. En az bir tane siyaset, kültür, edebiyat, düşünce dergisine -ilgi dünyamıza göre- abone olmalıyız. Okul kütüphanesine ya da şehrinizdeki bir kitapçıya kitap almasanız da düzenli gitmelisiniz. Üniversitenin mahiyetini daha derinden anlamak için ömürlerini akademiye adamış ilim adamlarının hatıralarını okumalısınız. Mesela, bugünlerde büyük tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık’ın Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık adıyla yayımlanan nehir söyleşisini okumanız size oldukça iyi gelecektir.
Üniversitenizin imkânları da sizin düşünce ve eğitim serüveninizde muhakkak belirleyici olacaktır. Ama unutulmamalarıdır ki imkânları ferah olup da vizyonsuzluğun esiri olmuş bir kurumda bulunmak, imkânları güdük fakat aşkla yola çıkanların omuz verdiği bir kurumda olmaktan daha acınası bir durumdur. Bu sebepten sizi farklılıklara taşıyacak güç maddede değil manadadır. İstemeyi ve talip olmayı bilmek yeter. Organize etmeyi, bir organizasyona destek vermeyi ihmal etmeyin. Bu bir gezi, konferans, proje olabilir. Siz önderlik etmeyi bildikçe imkânlar yolunuza duçar olur.
Üniversitenin eşiğinde şaşkınlığının esiri olan arkadaşlarımıza, bir üniversitenin tozunu üç yıldır yutan biri olarak içtenlikle fikirlerimizi aktarmaya çalıştık. Bu yazı üniversiteye methiye yazısı gibi de oldu. Pek tabii ki üniversite bu kadar masum bir yer değil. Bu masumiyetten uzaklaşmalarına fırsat bulamasınlar diye yazdık belki de bunları…
GENÇ'ın Yazısı.