Çağla Evsen

Ankara’da sonbahar başkadır… Sonbahar’da Gölge’lenmekse bambaşka.. Bir alışveriş merkezinin kafesinde kahvelerimizi yudumlarken uzun uzun sohbet ettik Gölge ile. Sizler de sohbetimize ortak olun istedik. Bugüne kadar radyolarda ondan hep başkalarının hikayesini dinlediniz. Bugünse kendi hikayesini paylaşıyor sevenleriyle. Buyrun, hep birlikte Gölge’lenelim!

alha Bora Öge nam-ı diğer Gölge kimdir ?

Keşke bunun cevabını bilseydim.  Bir insan kim olduğunu bildiğinde hayatı çözmüş ve önemli bir noktaya gelmiş demektir. İnsan eşref-i mahlukattır ve gerçek anlamda insan olma özellikleri vardır. Bu bağlamda kim olmaya çalışıyor sorusu daha doğru olur. İnsan hatalarla, günahlarla zaaflara dolu bir varlık. Ben de bu yolda ilerlerken kötülüklerden, yalandan, riyadan uzak durmaya çalışan, 23 Nisan 1976’da dünyaya gelen bir garip kulum.

Herkesin bir hikayesi vardır. Sizin hikayeniz nasıl başladı?

Özel radyoların yayına başladığı 90’lı yıllardı. Liseyi yeni bitirmiştim. Bir ilan gördüm ‘radyo programcısı’ arıyorlardı. Başvurdum ve kabul edildim. 2 yıl işi öğrenmek adına karın tokluğuna çalıştım. Zorlu bir başlangıçtı.

Peki neden “GÖLGE” ?

“Kırık mızrap”la başlayan radyoculuk hayatım “Bay X”le devam etti. İlk ulusal radyoya başlayacağım zaman hem gizemimi koruyacak, hem anlamlı hem de kendi adımı kullanabileceğim yeni bir isme ihtiyacım vardı. 2000 yılında şu an  ulunduğumuz alışveriş merkezinde arkadaşlarla oturuyorken ışıkların ve gölgelerin çokluğu dikkatimi çekti. Birden kağıda “Işık var olduğu sürece gölge de olacak, yüreğinizin ışığı gölgesini bulacak” yazdım. Daha sonra fark ettim ki Gölge ismi içinde soyadımı da  arındırıyor. Esasen maddi olan her şeyin manevi bir karşılığı vardır. Menevi ışıksa yürekteki ve hatta gözdeki ışıktır. Ben de güzelliklerden ve iyiliklerden  bahsederek yüreklerde ışık olabileceğimi düşündüm. Daha sonra yıllarca emek verdiğim “Gölge”  smini biri çıkıp elimden almasın diye patent aldım.

2002 yılında askere gideceğiniz dönemki heyecan ve korkularınızı anımsıyorum. Erkekler askerde pişer derler doğru mu? 

Kesinlikle doğru. :) Bize kattığı çok şey var. 15 ay ara verdikten sonra döndüğümde hatırlanmamaktan ve 9 yıllık emeğimin boşa gitmesinden korkuyordum. Toyluğunda vermiş olduğu etkiyle askerliği bir ‘son’ olarak görüyordum ama tam aksine hayatımın yükselişe geçtiği dönem oldu. Kemikleşmiş ve vefalı bir dinleyici kitlem var. Askere gittim unutmadılar, uzun bir ara verdim unutmadılar...

Ve askerden döndüğünüzde İstanbul’a yerleştiniz..

27 Mart’ta Radyo 7’de programlara başladım. 7 yıl orada çalıştım. Evlendim ve bir de kızım var artık. Maddi kaygılar başladı. Rızkımız yeniden Ankara’daymış. Şu an en iyi şartları “Radyo Ses” sağladığı için yeniden Ankara’dayım

Dinleyicilerinizin en çok merak ettiği neden Radyo 7’den ayrıldığınız?

Maddi manevi birçok nedeni var ama en önemlisi huzur.(!) Son 3 yılda kendimi çok baskı altında hissettim. İnsan onuru için yaşar o nedenle ben de Ekim 2009’da ayrıldım.

5 kitabınızın olduğu sanılıyor. Oysa bir de “Huzur Mühendisliği 1. Sınıf” adında ilk göz ağrınız var daha sonra baş ağrısına dönüşen…

Dünya Radyo’da çalıştığım dönem çıkarmış olduğum, içinde bana ait kısa şiirlerin bulunduğu bir kitapçık aslında. Daha yolun çok başında olduğum için 1.Sınıf demiştim. Hakları Dünya Radyo’da olduğu için o kitapla alakalı her şey bitti.

“Huzur Mühendisliği” ile soyut ve somut iki kavramı birleştirerek literatüre yeni bir kavram kazandırdınız…

Her maddenin manevi bir karşılığı olduğuna inanıyorsam neden huzurun da mühendisi olmasın. Ama bu konuda yanlış anlaşılmak istemem, asla bu kitap onun karşılığı değil. Huzur bulmak adına yazdığım birkaç şiirimi bir araya getirdik, bir  başlangıçtı. Bir gün 2. sınıfa geçtiğimi kabul edersem bir başka boyutta yeniden yazabilirim.

Bir radyo programcısında olmazsa olmaz nedir?

Her yaştan ve her görüşten insanlar sizi dinliyor. Basit bir şarkı anonsu bile başınıza çok iş açabilir. Öyle bir orta yol bulacaksınız ki kimsenin damarına dokunmayacaksınız. Hâl böyle olunca iyi bir radyocunun beyni ile dili arasındaki mesafe kısa olmalıdır.

Dinleyicilerinizin çoğunluğu gençler gibi görünse de 7’den 70’e her yaştan dinleniyorsunuz. Nasıl oluyor bu?

Çünkü Gölge yalnız müzik dinletmiyor. Muhtevada da doluysanız yaş sınırı ortadan kalkıyor. Allah’ın bu dünyada herkese bir görev verdiğine inanıyorum. Radyo programcısı olmamın bir sebebi olmalı. Ben de bu sesi; güzelliklerden bahsederek, hayırlara vesile olmaya çalışarak kullanıyorum.

Güçlü bir maneviyatınız var. Nelerden besleniyorsunuz?

2 yıldır hayatımın en zor dönemlerinden birini yaşıyorum. Bu bir imtihan, asla isyan yok (!). Çok okudum ve çok dinledim. Şu anda da doğru insanları dinleyerek besleniyorum

Yıllardır tüm programlarınız “Dün gitti, yarın gelmedi , ânı yaşa!” diyerek kapatıyorsunuz. Nedir ânı yaşamak?

Hayatta kalmamızın sebebi nefes almaksa ve soluğumuz durduğunda hayat bitecekse nasıl olur da ben bu anı es geçerim. Bu ânı es geçersem yarınımdan nasıl emin olabilirim. Sürekli dünde yaşayıp yarın düşünürsem iki belirsizlik arasında bugünümü ezerim. Bu da aldığımız her soluğu heba etmek demektir. Yani aslında ânı yaşamak aldığın soluğun hakkını vermektir.

“ANla!” isminde tadımlık bir de şiir albümünüz var. Devamı gelecek mi?

İlk olmasına ve bir sürü eksikliği bulunmasına rağmen çok beğenildi. Birbirinden özel dostlarla düet yaptık. Devamı gelsin çok isterim ama nasıl olacak bilemiyorum. Şu an yenisini bastırmak için dahi muhatap bulamıyorum. İlk kitaptaki talihsizlik burada da tekerrür etti.

16 yıllık radyoculuk hayatınızı değerlendirirseniz kârda mısınız zararda mı?

Bunu ben de zaman zaman sorguluyorum. Özel bir dinleyici kitlem var. Beni dinleyerek hayatının değiştiğini söyleyen insanlar var. Bir tanesini bile dikkate alsam demek ki kârdayım diyerek teselli buluyorum. Şanlıurfa’da ‘ben senin sayende içkiyi bıraktım’ diyen 3 çocuk babası beyefendiyi, merdivende tam intihar edecekken ‘sesini ve söylediklerini duydum vazgeçtim’ diyen hanımefendiyi ve daha yüzlercesini hatırlıyorum. Bu mesleğin bana kazandırdığı senin gibi dostlarımı hatırlıyorum... Ne kazandın dersen ‘insan’ kazandım!

Çok mu kırıldınız ve yoruldunuz?

Yaşım 34 olmasına rağmen garip bir şekilde yorulduğumu hissediyorum ve bu çok kötü. Bir işte başarılıysanız sivrilir göze batmaya başlarsınız. Çalışma hayatım boyunca çok taş koyuldu yollarıma. Aynı mesleği paylaştığım birçok radyocu arkadaşıma bana yapılanlar yapılsaydı şu an hiçbiri bulundukları yerde olamazdı. Bütün bunlara rağmen ‘Gölge’ diye bir isim var. Şimdi gerçekçi olalım; Ankara’da yerel bir radyoda başladım, yıllarca ulusal radyolarda çalıştım, 16 yıl emek verdim bu mesleğe ve şimdi yeniden Ankara’da yerel bir radyodayım. Sıfıra yeniden dönmüş bir adam var karşında. Buna başarı denebilir mi? Asla (!) Benim de hatalarım olmuştur elbette. Bütün bunları düşününce yorulduğumu hissediyorum.

Diğer taraftan dinleyici kitlesine ve insanlara bakıyorum demek ki bazen bulunduğumuz nokta başarının gerçek ölçütü olmayabiliyor. Ben Allah’tan umudunu kesmeyen bir adamım. Daha beterlerini de gördüğüm için şu an geldiğim noktada ayağa kalkmak benim için zor değil.

Peki ya şükretmek?

Her an, her durumda ve şartsız. (!) Sırf hayata getirilmiş olmak bile her nefeste şükretmeyi gerektirir.

Şimdi 10 aylık dünyalar tatlısı bir kızınız var…

Hayat bir doğduğunda başlıyormuş bir de çocuğun olduğunda. Hayata bakışınız değişiyor. Ben ne anlatsam evladı olan anlar.

Bir dostum bebeği olduğunda ilk kez ölümden korktuğunu söylemişti. Öyle mi sahiden?

Ölüm istenmez ama aslında güzeldir. Çünkü vuslattır. Buna rağmen çocuğun olduğunda ben ölürsem ona benden iyi kim bakar diye düşünmeden de edemiyorsun. Sonuçta hayat bir sınav, neye ne kadar değer vermesi gerektiğini bilmeli insan. Evlada evlat kadar değer vereceksin. Allah’tan çok değer vermeye kalkarsan elinden alıverir ve kalırsın! Azrabenim her şeyim ama ona sevgimde de ölçülü olmaya çalışıyorum.

Azra ile birlikte hayatınızda ve hayallerinizde ne değişti?

Uçluklar gidiyor, daha düzenli yaşamaya başlıyorsunuz. Bir orta yolunu buluyor ve hayatla dengeyi kuruyorsunuz. Her insan biraz bencildir. İlk kırılışı evlendiğinizde yaşarsınız, çocuğunuz olur bir kez daha kırılır ve artık onlar için yaşamaya başlarsınız. Hayatı paylaşmayı öğrenirsiniz, en güzel yanı da budur.

Son olarak GENÇ okuyuculara ne söylemek istersiniz?

Gençlik asla yaşla alakalı değildir...!


GENÇ'ın Yazısı.