Başörtüsü dediğiniz şey sıkıca kafaya yapışan bir kask değildir. Yani biz onunla kendimizi asla ve asla cendere içine sokulmuş gibi hissetmeyiz.  Başında örtüsü varken robot gibi gezen bir kız gördünüz mü? Hayır, çünkü biz sadece açılmayacak sıkılıkta örteriz başlarımızı.

Dergimiz yazarlarından Nedim Kaya bey, içinde tesettür kelimesi de olan başlığıyla bir yazı yayınladı köşesinde. Yazısını “Asıl bu hayat tarzını yaşayan bacılarımız aynı fikirde olmayabilirler, onları doğru anlamamış olma ihtimaline karşı varsa o fikirleri de GENÇ Dergi sayfalarında okumayı cidden arzu ederim.” şeklinde bitirmişti.

Sırf yazı böyle bittiği için değil, daha çok Nedim beyin mezkur olaydan sonra “bir kaç bacımızın şu mealde sözler sarfetmesini isterdim” deyip sıraladığı cümleler üzerine bu yazıyı yazmak ihtiyacı hissettim. Tabi sadece Nedim beye cevap değildir bu yazı, bir nevi kızım sana söylüyorum…

Sıradan, ortalama bir başörtülünün halleri bunlar. Yani az çok dindar tabir edilen bir ailede, çevrede yetişmiş, çocukluğunda namaz kılan insanlar, ninesinden başka örtülü hanımlar görmüş, günlük hayatını idare ettirebilecek kadar dini bilgisi, kültürü olan sıradan bir başı örtülü kız.

1. Öncelikle başörtüsü bizim için alelade bir dış kıyafetinden öte anlam taşır. Sadece tesettürü tamamlamak amacı ile birleşmez. En başta Rabbimizin huzuruna çıkarken de örtünmemiz gerektiği için, o bizim kimliğimizin bir parçası olmuştur bile.

Başörtüsü dediğiniz şey sıkıca kafaya yapışan bir kask değildir. Yani biz onunla kendimizi asla ve asla cendere içine sokulmuş gibi hissetmeyiz.  Başında örtüsü varken robot gibi gezen bir kız gördünüz mü? Hayır, çünkü biz sadece açılmayacak sıkılıkta örteriz başlarımızı.

2. Ninja vs. benzetmelerine gelince... Bu, örtülü kızlar daha çok göz önüne çıkıp, birilerini rahatsız edince, onlar tarafından Türkçe’ye kazandırılan! bir tabirdir. Ki bizim için hiçbir değeri, karşılığı yoktur ve sıradan başörtülüler bu tabiri velev ki şaka ile bile olsun kendi aralarında kullanmazlar.

3. Örtünün terletmesine gelince… Yine birçoğunun bildiğini zannettiğinin aksine, başörtülü kızlar petrol artığı örtüler kullanmazlar. Genellikle ipek, şifon yahut pamuklu ürünler kullanılır. Gölgede kırk dereceyi aşan memleketlerde bulundum, hem de yazın en sıcak günlerinde. Örtünün giydiğiniz herhangi bir kıyafetten daha çok terlettiği yoktur. Zaten sıcak memleket hanımlarının incecik fakat tesettüre ziyan vermeyen örtüleri, pardüseleri vardır. Hem de çeşit çeşit. Kaldı ki kışın üşümemek için kalın bir kıyafet giymek yerine, ince fakat üst üste kıyafetler giymeniz önerilir. Kıyafetlerin arasındaki boşlukta ısı kaybı olmaz ve böylelikle daha çok ısınırsınız. Tersi, sıcaklarda da geçerlidir. İnce, uzun kollu bir kıyafet, kısa kollu bir gömlekten daha serin tutar sizi. Dolayısıyla başörtüsü de inanın her kıyafet kadar terletme potansiyeline sahiptir, daha fazlasına değil.

4. Örtülü hanımlar arasında ciddi bir “evde kocam için süslenirim” teranesi de görmedim inanın. Bir kere unuttuğunuz şu ki, hanımın fıtratında zaten süslenmek, ziynetlenmek vardır. İç kıyafetlerini bilmenize gerek yok. Sokakta bir bakın örtülü hanımların kıyafetlerine. Renk uyumu, üslub vs bakımından yeteri kadar ve hatta fazlasıyla süslü! göreceksiniz onları. Hanımlar kendi aralarında iken de estetik kaygılarından -fıtratları gereği- vazgeçmezler. Ev içine gelince. Toplantısına giderken iki dirhem bir çekirdek giyinen erkeklerin, evdeki pijama, gecikmiş traş halleri arasındaki fark ne kadarsa, bir hanım da en fazla o kadar rahat! olur ev içinde. Aslında bu ev içi konusu daha çok su götürür ama şunu da kısaca belirtelim: Evde kocalarına karşı süslenmek teraneleri bence hanımlardan çok beyleri yoruyor olmalı. Sokakta her gördüğü şekli, modeli, tipi evdeki narin, iffetli, seçkin hanımından da isteyecek kadar nefis düşkünü ve maymun iştahlı erkeklere sahip olmadığımızı düşünüyorum. Sanılanın aksine kadınların fıtri süslenmeleri, birçok müslüman erkeğin isteklerine kafidir.

Örtülü kızlar, en çok rahatsız eden şey sanırım hariçten gazel okunmasıdır. Biri örtü takmış, şuralarda gezmiş vs. Gazeteler dışında kendi çevremde bu konudan bahsedildiğine hiç şahit olmadım. Neden biliyor musunuz? Çünkü bu konunun pek de öyle “değerli” bir tarafı yok. Bize kattığı yeni bir şey hiç yok. Biz zaten örtüyü takmadan öncesinde de bu kıyafet şeklinin, toplumda bize, biraz da hor-hakir görülmeye iteceğini biliyorduk. O yüzden yeni örtünen kardeşlerimiz gelip de, geçen gün şu mağazaya girdim, tezgahtar benimle hiç ilgilenmedi vs sözlerine şaşırırız. Çünkü bunu zaten kanıksamışızdır biraz da. Hoş artık bizden genç örtülülerde bu hal de kalmadı sayılır. Neticede bunlara pek kulak asmayız. Sancak nasıl sıradan bir bez parçası değilse, örtü de bizim için öyledir. İpek, şifon, yün, kare, fular vs. hiç fark etmez. Onun bizim için anlamı, yeri hep aynıdır. Bu yüzden de başörtüsü bahane edilerek okuldan kovmuşlar, yüzüne bakmamışlar, lakap takmışlar, terlemişiz, bunalmışız, fazladan bir de örtü ütüsü yapmış, ona bütçe ayırmışız… Vallahi hiç dert değil.


Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.