Şeyma Betül Turgut / Hollanda

Ben Hollanda’da doğup büyüyen ve okuyan bir Türk genci olarak, duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum sizlerle…

Çok zordur iki kültürün arasında kalmak. Ne tam oraya ait olabiliyorsun, ne de buraya.
 
Hep bir eksik yanı kalıyor insanın tamamlayamadığı ve hep bir özlem içinde çaresini bulamadığı. Özlem meğer ne güçlü bir duygu imiş, bazen de insanın güçsüz olduğunu düşündürebilen bir duygu.
 
Küçük yaşta iki dili bir anda öğrenmemizin dez avantajı, hangisinin ana dilimiz olduğunun farkına varamamamızdır. Ve bir insan anadilini iyi konuşamıyorsa, ikinci dili de iyi öğrenemez. İnsanın, kültürünü yaşayabilmesi için ana dilini iyi bilmesi gerekir. Ben burada kültür ve dil üzerinde durmak istiyorum. 
 
Dili iyi bilmek, ruhsal gelişim açısından özgüveni geliştirir. Bir dili iyi bilen, diğer dilleri de iyi öğrenir. Bir milleti yok etmenin en kolayyolu, o milletin dilini bozmaktan geçer. Dili olmayanın geleceği de olmaz! Ana sütü ne kadar önemli ise, anadil de o kadar önemlidir.
 
Avrupa’ya ilk gelen insanlarımız, para kazanıp geri döneceklerdi. 1., 2., 3. kuşak derken 4. kuşak insanımız yetişmekte, her geçen gün Türkçe konuşan azalmakta. Konuşanlar da düşüncelerini anlatmakta zorlanmaktadırlar. Sanmayın ki bu kişiler bulunduğu ülkenin dilini iyi konuşuyor. Birçoğu ne kadar Türkçe biliyorsa, o kadar da yabancı dil biliyorlar.
 
Anadilimiz olan Türkçe, hangi Avrupa ülkesinde olursa olsun (ufak tefek ayrıntıların dışında) her yerde aynı vahamette ve her yerde mesele aynı boyuttadır. İster Hollanda’da ister ise Almanya veya Avrupa’nın başka bir ülkesinde olsun mesele aynıdır. Hollanda’da yaşayan Türk toplumu olarak; milli, manevi ve kültürel değerlerimizi muhafaza etmemiz, koruyup kollamamız ve nesilden nesle aktarmamız, ancak anadilimiz Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesiyle mümkündür. 
 
Onca yıl sonra Avrupa’da yaşayan Türkler melez bir dil konuşmaya başladılar. Sözü edilen dil, Türkler arasında anlaşma dili olmaya başladı. Özellikle gençler ve çocuklar arasında yaygın olarak kullanılır hale geldi. Gençler ve çocuklar Türkçe veya yabancı dil konuşurlarken, ne zaman dara düşseler, imdada “melez dil” yetişmektedir.
 
Avrupa’da doğup büyüyen ve Türkçesi yeterli olmayan çocuklar ve gençler hep kolayına kaçmaktadırlar. Kendi aralarında konuşurlarken, yabancı kelimeleri apar topar kullanarak, Türkçe ile karıştırıp, meramlarını anlatmaya çalışmaktadırlar. İşte Avrupa Türklerinin gerçeği budur. 
 
Hollanda Türkçesi!
 
Buradaki Türkler, özellikle de Türk gençleri kendi aralarında (istisnalar kaideyi bozmaz) böyle konuşmaktadırlar. İçerisinde yabancı bir kelime veya terim geçmeyen bir cümle kuramamaktadırlar. Bazen de cümlenin yarısı Türkçe veya yarısı yabancı dil olmaktadır.  
Böylece karşımıza, yeni bir dil(!), yani “Hollanda Türkçesi’ veya “Almanya Türkçesi’ v.s. çıkmaktadır ve böylece bu dil anlaşma dili olmaktadır.
 
Avrupa´da doğup-büyüyen 2. ve 3. kuşak Türk gençliğinin sorunları gün geçtikçe artmaktadır. Bu ülkede iki arada bir derede kalmış, evde Türkiye, sokakta, okulda ve işyerinde Hollanda gerçeklerini yaşayan Türk gençleri, ne Hollandalılar tarafından yeterince ciddiye alınmakta ne de aileleri onları yeterince anlayabilmekte.
 
Büyüklerin bu ülkede  yetişen gençlerden sıkça dert yandıklarına şahit oluyoruz. Onlar gençlerin tembel ve şımarık olduklarından, iyi bir meslek edinmediklerinden ve de söz dinlemediklerinden bahsederler. Ama kazın ayağı öyle değildir! Eğer her yeni yetişen nesil bir öncekinden daha kötü olsaydı dünyamız ve medeniyet bu kadar ilerleyebilir miydi? Dolaysıyla her çağ, her dönem kendi gençliğini yaratır.
 
Göçmen Türk gençlerinin çoğu maalesef bu ülkede kendilerini yeterince kanıtlama imkanına sahip değiller. İki arada bir derede kaldıkları için birçokları okul, iş ve mesleki eğitim alanında başarısız duruma düşüyorlar. Çocuklar, ailelerin onlara yaptıkları yatırımın bir yansıması olduğunu da unutmamak  gerek!
 
Bilindiği üzere iki türlü yatırım vardır: Birincisi bankaya yapılan yatırım. İkincisi de kafaya (yani eğitime) yapılan yatırım. Türk toplumu olarak birçoklarımız bankaya yapılan yatırımı yeğliyoruz. Gençlerden dert yanan Türk ailelerinin çoğu genelde çocuklarının geleceği için harcamaları gereken parayı Türkiye´de ev ve arsaya yatırıp, faize vermekteler, bununla da  övünmekteler. Unutmayın ki çok parası olan değil, çok para harcayan zengindir! 
 
Türk gençlerinin istekleri ve yaşam biçimleri genelde aileleriyle çatışıyor. Bu olgu da yine   gençlerimizin başarısız ve sorunlu olmalarına yol açıyor. Anne ve babalar, çocuklarını yetiştirirken çoğu kez onların duygu ve düşüncelerini mesleki eğilimlerini genelde göz ardı ediyorlar. "Çocuklarınızı daha iyi tanımakla işe başlayınız; çünkü, onları hiç tanımıyorsunuz." J.J.Rousseau

Yürek Parçalayan Hikayeler

Gençler iki kültür arasında, vermiş oldukları yaşam savaşı içinde, bulundukları yetersiz hayat şartları ile birlikte son derece yüksek bir uyum gücü sarf etmelerini gerektiriyor. Hangisinin hayat hikâyesini incelesek, bu gençlerin hayat hikâyeleri yürek parçalar. 
 
 Kimileri gençlerimize birçok isim vermişler. “Şımarık, boş gençlik”, “Kaybolan gençlik“, “iki sandalye arasındaki gençlik” vs. Ama hiç kimse bu gençliğin ne çeşit çelişkilerle büyüdüğünü, ne acılarla yoğrulduğunu göremiyor, ne yazık.
 
Gençlere toplumun içinde bir yer verilmediği sürece, toplumda sürekli saf dışı bırakılarak, hiçbir yere varılmaz. Bunun sorumluları, elbet bir gün yaptıkları hatayı anlayacaklardır. ‘Geleceği düşünmeyenlerin geleceği de olamaz’! 
 
Türk gençlerinin sosyal yaşantısı senelerdir bilimsel olarak incelenmekte. İki kültür arasında yetişen bu gençliğe kimileri hayranlıkla bakarken, kimileri gençlerin gösterdikleri başarıları hiçe saymaktadır. Öte taraftan, kişiliğini kendi çabasıyla kazanan gençler artık iki sandalye arasında değil, iki sandalye üzerinde oturur durumdalar. 
 
Entegrasyon sürecini başarı ile tamamlayanların sayısı git gide artıyor ve müthiş kabiliyetli, aydın bir gençlik yetişiyor Avrupa devletlerinde. Gençlerin sorunlarının çözümü ancak ve ancak yaşam şartlarının düzeltilmesiyle mümkündür. Bu da politik ve toplumsal çabalarla elde edilebilir.


GENÇ'ın Yazısı.