Meziyet, Şahsiyet, Ahlak: İtibar Dergisi!
Yayın Kurulu Üyesi Ali Görkem Userin ile İtibar dergisini konuştuk…
tibar dergisi sevildi gördüğümüz kadarıyla, nasıl yola çıkıldı? İlk sayıda bir “mecburiyetten” söz ediliyordu, nasıl bir mecburiyet bu?
Edebiyat ortamının iyi ve nitelikli bir dergiye ihtiyacı varmış. İtibar’a kısa sürede gösterilen yoğun ilginin nedeni bu olsa gerek. Dergilerin çoğu birkaç sayıda heyecanını ve birikimini tüketip geriye düşüyor. Bunların arasında İtibar’ın ilgi görmesi, beğenilmesi çok da şaşırtıcı değil aslında. Yola çıkışımız şöyle oldu: Derginin kadrosu zaten uzun süredir bir aradaydı, birlikte bir şeyler yapıyordu. İbrahim Tenekeci’nin merkezinde olduğu kadronun ortak paydası meziyet ve şahsiyetti. Nitelikli ürünler ortaya koymak yetmiyor yani. Bunu, sağlam bir ahlâkla birlikte yapmak gerekiyor. Derginin ilk sayısı Ekim’de çıktı. Fakat dergiye dair hazırlıklar Ocak ayından itibaren başlamıştı. Derginin içerik kapsamı, tarzı, temel değerleri vb tüm bunlar Ekim ayına gelene kadar bu toplantılarda netleşmişti. Kimlerle söyleşi yapılacağı bile... Mecburiyet meselesine gelirsek... Bu aslında yerçekimi gibi temel bir doğa kanunu. Vakti gelen yaprağın düşmesi, vakti gelen filizin patlaması gibi. İtibar’ın da vakti gelmişti ve bir birikimi somutlaştırmak farz olmuştu.
Her edebiyat dergisi zamanla bir "kapalı kutu" oluyor. Bunu çok gözlemledik okur olarak. Kabuğuna çekiliyor. Örneğin yeni yazarlara karşı bir tavır ortaya konuyor. Bu tuzağa düşmeyeceksiniz inşallah?
Dergilerin kendi içine kapanması zamanla olmuyor aslında. Hatta söylediğinizin tam tersi daha doğru: Başlangıçta daha dar bir grubun ürünü olup zamanla kabuklarını kırıyor çoğu dergi. Biraz da buna mecbur kalıyor. Çünkü işin başında heyecanla yazan temel kadro zamanla hevesini almış veya yorulmuş olabiliyor. Bu durumda dergiler ekibi genişletmek ve kan tazelemek mecburiyeti hissediyor. Dergimiz İtibar’ın bu konuya yaklaşımı, bu konudaki duruşu ise şöyle: İtibar’ın her sayısında en az bir yeni imzaya yer vermeye çalışıyoruz. Bunu başardığımızı da söyleyebiliriz. İtibar’ın bu konudaki hareket noktası imzadan çok ürünün niteliğidir. Örnek vermek gerekirse, Ocak sayımızda 1992 doğumlu Uğur Erden’in bir şiirine yer verdik. Aralık sayımızda ise Sanem Kayhan isimli bir arkadaşımızın öyküsünü yayınlamıştık. Rasim Özdenören, Fatma Barbarasoğlu, Kâmil Yeşil, Abdullah Harmancı, Ahmet Kekeç gibi usta öykücülerin ürünlerinin yanına yeni bir ismin öyküsünü koyabilmiş olmayı önemsiyoruz. Aynı şekilde Haydar Ergülen, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy, Süleyman Çobanoğlu, Cevdet Karal, Hüseyin Akın, İbrahim Tenekeci, Ahmet Murat, Furkan Çalışkan gibi şairlerin yanına genç bir arkadaşın şiirini koymayı.
Uzun süre suskunluğa bürünmüş birçok ismi sayfalarınıza taşıdınız. Tepkiler nasıl okurlardan?
Doğrudur, İtibar’la birlikte bir süredir dergilerde görünmeyen usta imzalar da taze ürünleriyle yeniden edebiyat ortamında görünmeye başladılar. Bu durumdan çıkartılması gereken sonuç, derginin öteden beri varolan bir ihtiyaca karşılık gelmiş olmasıdır. Okurların buna tepkisi çok olumlu oldu tabii. İlk sayıdan itibaren ciddi bir okuyucu kitlesi oluştu. İlk sayımız bin adet basılmıştı. Fakat on gün içinde mevcudu tükenince bin adetlik ikinci bir baskı yapıldı. Sonraki sayıları da bin beş yüzer bastırdık. Edebiyat dergilerinin ortalama iki yüz-üç yüz sattığı bir ortam için bin beş yüz hayli yüksek bir adet tabii.
Bundan sonrası için yeni planlarınız nedir?
Bundan sonrası için özel bir planımız yok doğrusu. İyi yaptığımız işi elimizden gelen en iyi şekilde yapmaya devam etme niyetindeyiz. Önümüzdeki aylarda da İtibar’da yine sağlam şiirler, etkileyici öyküler, zengin söyleşiler, renkli gezi notları, merhametli ve âdil eleştiri yazıları ile vefalı incelemelere yer vermeye çalışacağız.
Taha Süren'ın Yazısı.