Mehmet Erturan / Genç Haber Merkezi
 
Sadece bir İmam değildi Humeyni... Siyasi bir kişiliğe de sahipti. Bilindik "devrimcilerden" farkı kendisinin bir inkılâpçı olmasının idrak edilmesinde saklıydı. Devrim, inkılâba göre daha dar ve kısır bir kavramdı.
 
Doğduğu topraklardan ayrılmak zorunda kalmış, gurbet hayatında 15 yılı geride bırakmıştı. Hayatının en büyük amelini (eylemini) yapmak vakti gelip çattığında ülkesine doğru yola çıktı.
 
1 Şubat 1979 tarihinde O’na hoş geldin diyebilmek ve yıllardır hasretle beklediği liderini görülmedik bir heyecanla kucaklayabilmek için Tahran meydanlarını dolduran milyonlarca insan kendisini beklerken, yabancı bir muhabirin “on beş yıl aradan sonra ülkenize görkemli bir karşılama ile dönmek üzeresiniz. Ne hissediyorsunuz?” sorusuna mütevazılığını ortaya koyar bir şekilde tek kelimeyle cevap verdi: “Hiç!”
 
Bu açıklamasıyla gururuna sükût ettiriyor, dünya ve dünyalığı ayakları altına alıyordu. Söyleyecekleriyle manşetlerde günlerce kalabilirdi. Şöhreti değil, Allah’ın rızasını arzuluyordu. İnkılâp kendisinin ürettiği plân değil, Rabbinin emriydi. Rızaullaha vesileydi. Yaptığı, vesilelere tutunmaktı. Emri yerine getirmek noktasında bir vasıta olduğunun farkındaydı.
 
Bu soru karşısında bize göre söylenecek çok şey vardı belki ama o bütün söylenmesi gerekenleri tek bir sözcük ile özetliyordu. Çünkü “en büyük rütbenin rütbesizlik, en büyük makamın hiçlik olduğunu” iyi biliyordu.
 
Bir siyasî, bir İmam olduğu gibi şairdi de… Yazdığı beyitlerden birinde tek kelimelik mezkûr cevabı tekrar hatırlatıyordu bize:
 
“Yaratandan gayrisini bıraktım, sildim;
Takdir-i ilahiden başka her şeyi hiç bilirim.”
 
Bugün, ülkesine dönüp bakıldığında kendisi ve bıraktığı miras için söylenecek çok şey olabilir. Yaptığı inkılâp en büyük sevabı olabileceği gibi en büyük günahı olarak da değerlendirilebilir. Ancak aradan geçen otuz küsur yıllık bir süreç koca bir devleti ve bu devletin nizamını tarafsıza yakın bir şekilde eleştirebilmek için yeterli midir?
 
Ardından konuşulanların hepsi bir yana, şüphesiz ki her insan için olduğu gibi kendisi için de hesap görenlerin en hayırlısı Allah’tır.
 
1 Şubat 2012 tarihi İmam’ın, en büyük amelini yapabilmek için İran’a girişinin 33. yıl dönümüdür. Emanetçilerin emanete riayet edebilmesi ümidiyle…
 
“…kim Allah’a ve ahiret gününe inanır ve doğru olanı yaparsa; onlara Rableri yanında mükâfatlar vardır. Onlara bir korku da yoktur, üzülmeyeceklerdir.” (Bakara 62)
 
Allah kendisine ve izinden gidenlere rahmet etsin.


GENÇ'ın Yazısı.