Takvimler her yıl 2 Şubat’ı gösterdiğinde yüreğimiz kanıyor. Bundan tam 30 yıl önce Suriye’de Baas rejiminin işlediği en büyük insanlık suçu kara bir leke olarak tarihe geçti. 1982 Hama Katliamı, gözü dönmüş diktatörlerin kendi halklarına karşı nasıl bir acımasızlık ve merhametsizlik içinde olduklarını da gösteriyor.
Hama’da ne oldu? Uluslararası Af Örgütü ölenlerin sayısını en az 25.000 kişi olarak açıklamasına rağmen, görgü tanıkları şehit sayısının 40.000 olduğunu söylüyorlar. Dile kolay! Bu rakamlar istatistik değil! Bu rakamların her biri bir can, bir dünya!
Saldırıları takip eden süreçte 13-70 yaş arası erkekler tutuklandı ve bir çoğundan bir daha haber alınamadı. Hama Katliamı ardından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 20 binden fazla kişi bulunuyor.
Hafız Esed rejiminin baskılarından kaçan 1 Milyon kişi ise Suriye’den ayrılıp başka ülkelere iltica etti. Günümüzde diasporada olan nüfus iki milyona ulaşmış durumda ve diasporada yaşayan Suriyeliler ülkelerine dönemiyor. Hama olaylarından sonra yurtdışına sığınan ailelerin yurtdışında dünyaya gelen ikinci ve üçüncü kuşak çocukları dahi Suriye’ye dönememekte; nitekim Suriye’ye dönme girişiminde bulunan kişiler tutuklanıyor ve hapse atılıyor. Hali hazırda yaklaşık 1000 kişinin bu şekilde hapiste tutulduğu biliniyor.
Baba Esed’in işlediği cinayetler elbette Hama ile sınırlı değildir. Ancak Hama Katliamı insanlık tarihinde işlenmiş en vahşi katliamlar arasına girmiş bir mazlumiyet simgesidir. Oğul Beşşar Esed de 15 Mart 2010’dan bu yana babasının izinden gidiyor. Suriye halkına böcek kadar değer vermediğini, halkının insani taleplerini baskı, korku ve katliam ile bastırmaya çalıştığını tüm dünya görüyor.
Bugün tüm Suriye Hama olmuştur. 1982’deki vahşet tüm Suriye’de uygulanmaktadır. Bizler Suriye’yi ayrı, yabancı bir ülke olarak görmüyoruz. Çünkü nerede Müslüman bir halk varsa orası bizim ülkemizdir. Ümmet birliği bizi bütün kardeşlerimizle dayanışmakla mükellef kılmaktadır. Bundan dolayı diyoruz ki: