Cumayı cumartesi bağlayan gece Efendimiz (SAV)`in doğumu, yani mevlid kandiliydi. Bizler kandilin huzurunu yaşamaya başlamışken, tüm dünyayı alt üst eden ve huzurumuzu fazlasıyla kaçıran bir olay oldu.
Suriye`nin zalim devlet başkanı Esad, babasının 30 yıl önce yaptığı Hama katliamıyla aynı günde, yani 4 Şubat Cumartesi gecesi, Humus`ta gecenin sessizliğini bozan bombaların emrini verdi.
Kandil ibadetleriyle meşgul olan binlerce Müslüman, gece vakti bombalama haberleriyle sarsıldı. Esat, Suriye`nin Humus kentinde evleri ve camileri bombaladı. Hayal edebiliyor musunuz? Mübarek gecede başını secdeye koymuşken bir Müslümanın üzerine, asit yağmuru gibi bomba yağıyor. Son verilere göre 500`ün üzerinde ölü olduğu söyleniyor.
Biz de bugün bu katliama dur demek için, bilhassa Suriye`li kardeşlerimizin yanında olmak için saat 15.00 itibariyle Teşvikiye`de bulunan Suriye konsolosluğunun önünde toplandık. Bir polis memuru yanımıza gelerek "istenmeyen bir durum çıkmasın" diye ikazda bulundu, bir kaç saat önce Esad`ın Müslüman kardeşlerimiz üzerinde "istenmeyen durumlar" uyguladığını bilmiyormuş gibi...
İHH, Özgür-Der, 16 Temmuz Gençlik Hareketi ve Mavera Gençlik Hareketinin ortaklaşa düzenlediği bu protesto eyleminde, İHH genel başkanı Bülent Yıldırım "Filistin için sokakları dolduran Türkiye halkı nerede? Humus`ta 400 insan şehit edildi. Esad rejiminin yaptığı katliamlar, siyonistlerin Filistin`de yaptığı katliamlardan çok daha kötü." diye konuştu.
Eylemde Suriye`li gençler Arapça sloganlar atarken bir yandan "zalim Esad Suriye`den defol" ve "zalimler için yaşasın cehennem" sloganları göğü inletti.
Protesto eylemi Suriye konsolosluğunun bulunduğu Nişantaşı semtinde olunca, eylemin dışındaki insanların bakış açıları da enteresandı haliyle.
Şairin ezansız semtler diye nitelendirdiği semtlerde "tekbir: Allahuekber" nidası yükselince ve bunu büyük-küçük demeden Müslüman kardeşinin derdini kendine dert edinen herkes yapınca, ortaya çıkan tablo görülmeye değerdi. Eylemin sonlarında orada bulunan herkes bir gece önce bombalanarak öldürülen Müslüman kardeşlerimiz için hep bir ağızdan yüksek sesle Fatiha Suresi`ni okudu.
Eylem esnasında önümüzde Arapça sloganlar atan ve çarpık Türkçesiyle sohbete başladığımız Kevser isminde bir Suriye`li Müslüman kardeş ile tanıştık. Kendisi ve ailesinin Türkiye`de güvende olduklarını, ancak halasının ve akrabalarının hala Suriye`de olduklarını söyledi. Dua istedi. Zaten duadan başka ne bağlıyor ki ümmeti birbirine.
Allah kalplerimize ümmet bilincini ve hassasiyetini yerleştirsin ve sonsuza kadar da yok etmesin kalplerimizden.
Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır ve zalimler için yaşasın cehennem!