Tuğba Gülyeşil / Genç Haber Merkezi
 
Güllerin Efendisi’nin dört goncagülü:  Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma…  İçlerinden en küçüğü, zor günlerde babasının yanındaki dostu, sıkıntılı demlerinde yüreğine inşirah serpen  yareni, hüsn ü cemâli babasının nûrundan bir katre almış güzel kızı, Gül’ün Gül’ü… Hz.Hatice’tül Kübra’dan Efendimiz(a.s.)’e kalan tek yadigar, Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)’ın  neslini devam ettiren Peygamber çiçeği, Fatıma’tüz Zehra…
 
Hz. Peygamber’in son nûru Hz. Fatıma ile Allah’ın aslanı [1] Hz.Ali’nin muhabbetinden bir Zeyneb hasıl oldu. Babasının süsü “Zeyn-eb”[2], beş-altı yaşlarında yetimliği tatmış idi. Fakat, “babasının kızı” Hz.Fatıma öyle bir terbiye vermişti ki kızına, o kısacık sandığımız beş altı yıl içerisinde Zeyneb ahlaklanmış idi dedesinin ahlakı ile, Sultan oluvermişti bile…
 
Anlatıyordu Hz.Fatıma; hakkı, adaleti, uğruna mücadeler verilen Hakk’ı, en Adaletliyi, aşkı ve aşkın emsalsiz misali; solmayan Gül’ü… Dinliyordu Zeynep, dedesinin Allah’ın emirleri doğrultusunda sürdüğü o eşsiz yaşamdan kesitleri, ümmetinin vurgunu olduğu Gül’ün tarifsiz kelâmlarını, insanlığa örnek olacak anılarını… Dinliyordu, dinledikçe feyizyâb oluyor, ceddinin edebine giyiniyordu.
 
Kahraman, yiğit babası ile faniliğin orta yerinde annesiz kalmıştı çocukken Zeyneb bint Fatıma. Babasının davası adına gösterdiği azim ve çaba, muhabbetine doyamadığı annesinin O’na kısa zamanda verdiği  ahlak ile bir olmuş, Hz.Zeynebi Sultan eylemişti.  Babasının yaşamın zorluğuna karşılık söylediği  “Yaşamak direnmektir” vecizi ile, Zeynebine Hakk için mücadelenin yaşayan örneği olmuştu. 
 
Bir garip veda vardır, adı Kerbela olan.  Âl-i Yezid’in, hangi lütufları kaybettiklerinden bîhaber halde, kazandıklarını sandıkları o mücadele! Öyle bir Peygamber’in torununun devrinde cahiliyede kalmış kalbi mühürlülerin, dedelerinin kıyamadığı gözbebeklerine kıydıkları o garip olay… Zeyneb bint Fatıma da orada, ağabeyinin yanında. Mücadelenin ortasında bir şahit.  İmam Hüseyn ve onun içlerinde iki oğlu olan yaranları birer birer şehidi olurlarken aşkın, Zeynep Sultan şahidi olmadaydı bütün haksızlıkların, gaddarlıkların, bu zalim helakın.  “Sabır ya Hû! Bu da geçer ya Hû! Hoştur bana Senden gelen ya Hû!”   dayanaklarının tecellisinin tümünü Hz.Zeyneb’de görmek mümkündü. Tüm olanlara rağmen sabırla direnmekteydi. Asıl zor imtihanı, Kerbela’dan sonra idi O’nun.  
 
İstilanın ardından yürekleri kararmış o topluluk, savunması olmayan kadın ve çocukların sahip oldukları ne varsa almıştı. Ağabeyi Hüseyn’in şehadet şerbetinin içmesinin ardından kabile başına Zeynep Sultan geçmiş idi, narin fıtratına rağmen... Cesur babanın cesur kızı, güzel ahlakı kısa sürede öğreten annenin kızı,  Efendimiz (a.s.)’in nûrundan nur, Zeyneb Sultan, Yezid’in karşısına çıkar ve cahillik eden halkın özündeki vicdanı sızlatan bir konuşma[3] yapar. Allah, Hz.Zeyneb’e nasıl kelamlar ettirmiştir ki, yürekleri sızlamıştır Âl-i Yezid dahili olan kimi insanların. Yezid olayın büyümesinden çekindiğinden,  esirler kervanını Medine’ye yollar.  Ali ibn-i Hüseyn ve Zeyneb bint Fatıma başkanlığında yeni bir yolculuk başlamıştı. Kerbela’nın şehitleri ve şahitleri üzerine düşen görevi yapmıştı…
 
Medine’den sonra Hz.Zeyneb, çeşitli sebeplerden Mısır’a gitmeye karar vermiştir. Anlaşıldığı kadarıyla, Hz.Zeyneb Sultan yaşadığı emsalsiz acıların etkisinden kurtulamamıştır ki, Mısır’da bir sene kadar kalmanın ardından uzlete çekilmiş ve ölümü beklemiştir, bir müddet sonra da beklediği vuslat meleği teşrif etmiş ve O’nu Maşuk’una ve hasretini çektiği tüm yaranlarına kavuşturmuştur.
 
Eşsiz bir örnektir Hz.Zeyneb Sultan alem’ül İslam için… Dedesi Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)’in “Cihadın en üstünü, zalim liderin karşısında hakkı söylemektir!” hadis-i şerifinin vaki hâlidir ve ümmeti Muhammed’in daima gurur kaynağı olarak kalacaktır.
 
Sultan olmuş Zeyneb bint Fatıma gönüllere, bizden Salat selâm ola Gül Peygamber ehline…
 
[1] Hz. Muhammed(a.s.)’in, miraca yükseldiği zaman karşısına çıkan aslanın onu geçmesi için ona bir şey vermesini söylemesi üzerine aslanın ağzına parmağındaki yüzüğü atmış olması ve miractan döndüğünde o yüzüğü Hz.Ali’nin parmağında görmesinin ardından Hz.Ali’ye verilen lakap.

[2] Bir rivayete göre Zeyneb ismi, “Zeyn” ve “eb”den; yani babanın(eb) süsü(zeyn) anlamındaki sözcüklerden türemiştir.
 
Bu yazı, www.gencgonulluyuz.biz sitesinde yayınlanmıştır.
Link: http://gencgonulluyuz.biz/articles.php?article_id=357


GENÇ'ın Yazısı.