Bu ülkenin gündemi bir takım odaklar tarafından belirleniyor. Ama gerçek gündemimizi, asıl gündemimizi unutuyoruz. En büyük planı, en genel ve kapsayıcı hayat telakkisini unutup, bir fikri, sempatizanlık derecesine savunabiliyoruz. Ama unuttuğumuz bir şey var: İttihad-ı İslâm. Unutulmuş gündemimiz...
İnternette dolaşırken bir habere rastladım. Bakın haberde ne diyor: “Papa 16. Benediktus, Eylül ayında Lübnan`ı ziyaret etmeyi planlıyor.” Bu haberi okuyunca aklımda bir şimşek çaktı neden Müslümanların bir lideri yok. 1-1,5 Milyar olduk hala bir halifemiz yok. Hem de müntesip kazanma açısından da en iddialı dinin İslam dini olduğu ve zalimlerin, emperyal güçlerin bütün kinlerini Müslüman halklara kustuğu bir dönemde.
Katoliklerin lideri olan Papa’nın muhteşem bir otoritesi var. Papa ziyaretler yapar bütün hiristiyan kardeşlerinin yanında olduğunu gösterir. Aslında kanlı bıçaklı düşman olan mezhepleri ortak değerlerde ve ülkülerde birleştirmeye çalışılır.
Biz Müslümanların ise Ümmeti Muhammed’in lideridir diyebileceğimiz bir kişi yoktur.
Bugün İslam aleminin tek çatı altında toplandığı tek kuruluş İslam Konferansı Teşkilatıdır. Genel sektererlik görevini Ekmeleddin İhsanoğlu yapmaktadır. Fakat bu kuruluşta kültürel düzeyde kalmaktadır. Ümmeti Muhammed’i temsil edecek ne güce ne iradeye sahiptir. Müslüman halklara yapılan saldırılara karşı bir refleks gösterememesinden de açıkça anlaşılmaktadır.
Alia İzzetbegoviç, Mevdudi, Said-i Nursi, Seyyid Kutup ve ismini burada sayamayacağım sayısız İslam mütefekkirleri için hayati mesele olan İttihad-ı İslam (İslam birliği) gerçekleştirilmelidir.
İslam birliğinin uzun zamandan beri gerçekleşmemesinin sebebi Müslüman halkların kendi öz gerçeğinden uzaklaşmış, uzaklaştırılmış olmasındandır. Bu yüzden hak devriminin gerçekleşmesi ancak her Müslüman’ın kendi beyninde ve ruhunda gerçekleştireceği devrimle mümkündür.
İttihad-ı İslam kavramı sonradan uydurulmuş içi boş bir kavram ya da bir düşünce değildir. İslam’daki Ümmet bilincinin, Müslümanları bir beden haline getirerek beraber dertlenmesini, beraber sevinmesini ve zulme, her türlü baskıya, her türlü saldırıya karşı koymasını sağlayan ve tüm insanlığın adil bir düzen içerisinde insanca yaşamasını sağlayacak ilahi bir idealdir.
Müslüman’ın ruhuna işlemiş olan bu ideal basit bir doktrin, basit bir –izm değildir. Bu ideal Müslüman’ın tabiatına yerleşmiştir, öyle ki dünyada Allah’ın hoşnut olmadığı bir durumla karşılaştığında, vücudun düşünmeksizin ve tereddüt etmeksizin refleks göstermesi gibi, tepkisini ve mücadelesini gösterecektir.
Madem Müslümanlık böyle, bu Müslümanlık nerededir sorusu aklımıza geliyor. Mehmed Akif ne güzel cevap vermiş bu soruya:”Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.”
Üstadın böyle tarif etmesi ümitsizlik gibi algılanabilir. Oysa bu cevap benim her aklıma geldiğinde beni heycanlandırmakta ve mücadeleme enerji katmaktadır.
Çünkü bir amaca ulaşmak için gösterilen çaba, en az o amacı gerçekleştirmek kadar değerli ve şereflidir.
İttihad-ı İslam’a ulaşmak için atılacak adımlardan ilki ailede atılmalıdır, çünkü aile İttihad-ı İslam’ın prototipidir. Aile ile başlayacak İslami bir hareket sonunda bir dünya hakimiyetine dönüşecektir inşallah.
Kardeşliğimizin tesisi ve tüm insanlığın hak düzen içerisinde insanca yaşaması duasıyla…