Bu yazı, Genç Dergisi Yazı İşleri Müdürü Süleyman Ragıp Yazıcılar`ın "Tecellîler ve Tesellîler" ismini verdiği ve tamamlandığında kitap olarak neşredilmesi düşünülen günlüklerinden alınmıştır.

İki gün önce, dergiden çıkarken garip bir hâl yaşadım. Aklıma Suriye’deki acı olaylar geldi ve çaresizlikten kıvranır gibi oldum. “Nasıl bitebilir bu zulüm” diye sordum kendime. İşte o an, çok net ve kesin bir cevap doğdu gönlüme: “Güç ile!”

Sonra "güç" mülahazaları yaptım kendi içimde... Şu minvalde şeyler düşündüm: Ne yapılacaksa, ne olacaksa maddi ve manevi “güç” ile olacak. Hayatın her alanında bu böyle. En ufak şeylerden en büyük şeylere kadar, güç olmadan işler yürümüyor, ilerlemiyor, büyümüyor. Bu yüzden, biz müminlere düşen maddi ve manevi anlamda “güç” sahibi olmak ve bu gücü dosdoğru bir şekilde kullanmaktır. Aynen Süleyman Peygamber gibi… Daha önce hiç kimseye nasip olmayan bir saltanat istemişti Allah’tan. Ne için? Elbette kendisi için değil… Yeryüzünde Hakk’ı hâkim kılmak için, her türlü güzelliği yaymak ve her türlü kötülüğü engellemek için…

Peygamber Efendimiz’in de bu konuda çizdiği hedef çok net: “Kuvvetli, kavî, güçlü mümin, kuvvetsiz, zayıf müminden hayırlıdır. Bununla birlikte ikisinde de hayır vardır.” Yani Efendimiz bizden “güçlü” olmamızı istiyor. Güçlü mümin eliyle güzel manaların hayata hayat kılınmasını diliyor...

Konuyla ilgili bir de şu ayet var: “Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” (Enfâl, 60) (Düşman: Zalimler, kötüler, haksızlar, hainler, adaletsiz ve insafsızlar…)

Tüm bunları bir potada eritince ortaya çıkan manzara şu: Allah bizlerden her alanda “güç” sahibi olmamızı ve bu gücü yeryüzünde adaleti, merhameti, şefkati ve sevgiyi ayakta tutmak adına kullanmamızı diliyor. Diğer yandan da, bu güç ile bâtılın, haksızın ve zalimin karşısına dimdik bir şekilde dikilmemizi istiyor.

İşte bu yüzden, iki gündür Allah’tan “güç” diliyorum. Her alanda hem de… Hak yolunda kullanmak üzere… Zalimin kabusu olmak için… Her türlü güzelliği yayabilmek için…

Not: Bu konu öyle önemli bir konu ki, uzun uzun yazmak istiyorum aslında. Çünkü “güçlü” olmayanların sözünün de etkisi olmuyor. Güçlü olmayanlar her alanda eziliyor, sindiriliyor, susturuluyor, küçük görülüyor. Bizim gibi “dertli” insanlar, mutlaka güç ile buluşmalı ve buluştuğu gücü en güzel bir şekilde sonuna kadar kullanabilmelidir. Dünyanın kaderi de “güç dengeleri” arasındaki ilişkilere göre şekil alacak zaten. Bu bağlamda, göğsü iman, İslam ve insan sevgisiyle dolu adamlara çok iş düşüyor. Allah bizlere bu manada ufuk, firaset ve gayret nasip etsin…

Not 2: Bu satırları art niyetli bir kişi çok kolay bir şekilde saptırabilir ve “bakın Müslümanların derdi yönetimi ele geçirmek, güç odaklarını elde etmektir” şeklinde yorumlayabilir. Ve hatta “Allah’ın rızasını bir kenara bırakmışlar güce tapıyorlar” şeklinde lanse edebilir. O kişiye deriz ki: Daima “la havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” diyen bizler, Allah’tan başkasında hakiki bir “güç” olmadığını zaten biliyoruz. Biz sadece “halife” kılındığımız yeryüzünde, Allah’ın güzel isimlerinin manalarını açığa çıkartabilmek için “güç” diliyoruz. Yoksa kuru bir cihangirlik davasına girişmiş değiliz. Siz asıl “güç” zalimin elinde olduğunda korkun. Çünkü zalimin elinde güç, güç olmaktan çıkar ve fesad olarak yeryüzüne yağar...

Not 3: Bir şeyler yapabilmek için “büyük” imkanlara sahip olmak gerekmez her zaman. Ya da çok paraya… Bazen güçlü bir çıkış, güçlü bir bakış, güçlü bir duruş bile çok şeye bedel olabilir. Bunu unutmamak lazım...


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.