İyiden iyiye anlaşıldı ki Suriye lideri Beşşar Esed artık kelimenin tam anlamıyla ümitsiz bir vak’a. Ne Türkiye’nin ikna çabaları, ne Batı’nın tehditleri ne Arap Birliği’nin yaptırım kararı ne de Kaddafi ve oğullarının başlarına gelenler, Suriye liderinin halkını katletmekten alıkoymuş değil.

O da Kaddafi , ve diğer hak ile yeksan olmuş diktatörler gibi konuşuyor artık.

“40 yıldır sırtımızdasın yeter artık” diyen halkına fareler diyen Libya lideri gibi o da özgürlük isteyen halkına teröristler diyor… O da “teslim olmaktansa ölene kadar savaşacağından” bahsediyor.

Muhtemeldir ki o da tıpkı Kaddafi gibi dediğini yapacak, savaşacak ve ölecek!

Hakikaten, insan anlamakta zorlanıyor. Bu kadar taze örnekler önünde duruyorken bir insan nasıl olur da hem kendisini hem halkını ve ülkesini hatta tüm bölgeyi dipsiz bir bataklığa doğru sürükler. İzah etmek gerçekten çok zor. Anlayabilmek için herhalde diktatör haleti ruhiyesinde olmak gerekiyor.

Evet, Suriye adım adım bir iç savaşa doğru sürükleniyor. Hiç kuşkusuz Suriye, Libya değil. Çok daha karışık ve kırılgan bir yapıya sahip. İç savaşın bölgesel bir savaşa dönüşmesi hiç de uzak bir ihtimal değil yani. Baas rejiminin bölgede sırtını dayadığı mezhepdaşı, abisi İran var.

Yine hemen yanı başında kardeşi Hizbullah var. Uzaklarda ama uluslararası arenada kendisine kol kanat geren, hatta aman müdahale olmasın diye gemilerini gönderen Rusya gibi Çin gibi “yoldaş” dostları var. Yani Libya’da olduğu gibi Suriye’ye bir askeri müdahale öyle kolay değil. Müdahale bölge için tam bir felaket demek çünkü. Suriye kasabı da buna güveniyor, kimsenin bu riski göze alamayacağını zannediyor ve kasaplığını halkı üzerinde icra etmeye devam ediyor. Bakalım dünya bu katliama daha ne kadar sabredecek?


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.