GENÇ, Aziz Yıldırım`ın Mahkemesini İzledi!
Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
Kabataş’ta ısırdığım gevrek simitle uyandım, gün benim için o anda başlamıştı. Çağlayan’daki meşhur duruşmaya gidecektim, duruşma salonuna rahatlıkla gireceğimi umarak. Amacım, duruşmayı izleyip derginin merkezine son dakika haberleri göndermek değildi. Zaten yayın tarzımıza da uymaz böyle bir durum…
Aziz Baba…
Dergimizin amacı gençleri insanlık sorunları hakkında uyanık ve dertli kılmak olunca, ben de adliyenin önünde ‘Aziz Baba’ diye bağıran gençlerin dertlerini yakından duymak için gittim. Bakalım hayatlarının en verimli çağları nasıl geçiyor, enerjilerini nerelere harcıyorlar diye…
Bu düşüncelerle vardım, Çağlayan Adliye Sarayı’na. Malûm manzara şimdi karşımdaydı. Adliyenin karşısındaki meydanda bir grup Fenerbahçeli genç slogan atmakla meşgulken, onların çevresinde tezgâhlarını kuran seyyar satıcılar da ‘derdi maişetle’ boğuşuyorlardı. Bir süre onları izleyip fotoğraflarını çektikten sonra, duruşma salonunun yolu tuttum...
Salona giriş…
Salon girişine geldiğimde duruşmaya öğle arası verilmek üzereydi. Çekingen bir tavırla güvenlik görevlisine yanaşarak basın mensubu olduğumu, salona girmek istediğimi söylediysem de adam pek oralı olmadı. Duruşmayı izleyebilecek, basın mensuplarının kimler olacağına çoktan karar verilmiş ve liste hazırlanmıştı…
Bir süre kapıda bekledikten sonra hâkimin öğle arası vermesiyle, ben de bekleyişlerime bir öğle arası verdim.
Velhâsıl kelâm, öğle arasından sonra, aslanların avlarına sinsice yaklaşmaları gibi ben de adım adım kapıya doğru yanaştım. Sarı basın kartı olan gazetecilerin içeri alınacağı sırada, kartım olmadığı hâlde ben de kayar adımlarla kendimi içerde buldum.
Evet, artık Türkiye’nin merkezindeydim. Bugün her açılan ağızda günün konusu olan, dışarıdaki köfteci ağabeye ekmek teknesi olan, basına malzeme olan, bir hafta önceden ‘acaba ne konuşacak’ denilen adamın ensesindeydim.
Ben size Aziz Yıldırım’ın ne konuştuğunu, mahkeme başkanının hangi soruları sorduğunu söylemeyeceğim. Bunları söyleyecek olsaydım, dün an be an bildirmem gerekirdi. Merak edenler, Fenerbahçe’nin sitesinden, yapılan savunmanın aynısını okuyabilirler.
Yakın Tarih…
Aziz Baba, Atatürk’le başladı, onunla bitirdi. Kulübün ülkenin çağdaşlaşmasına katkılarını anlattı, Kurtuluş Savaşı’nda mücadele eden futbolcularını anlattı. Bu değerlerin temsilcisi olan kulübe ve yöneticilere sistematik bir operasyon düzenlendiğini belirtti. Hâkim ısrarla savunmaya geçmesini söyledikçe, Baba, Fenerbahçe ambleminin ve renklerinin anlamlarını anlatmaya devam etti. Kısaca 14.50’de savunma adı altında, akşam 19.40’a kadar yakın tarih dersi aldık, babadan…
Adalet…
Dün, içeride babalar dışarıda da yavrular vardı. Dışarıda köftenin, simidin samimi kokusu bizi mest ederken, salonun havasız ortamında, samimiyetten uzak ikiyüzlülükler sinirlerimizi geriyordu. Dışarıda sandviçten gelecek 2 liranın hesabı yapılırken, içeride Aziz Baba, 500 bin liradan, 1,5 milyon dolardan bahsediyordu. Meydana maişetin sıkıntısından duyulan acziyet hâkimken, salona mahkeme başkanının karşısında ezilen başların acziyeti görünüyordu…
Mahkeme Başkanı: İsmini tekrarla ve başla. Aziz Yıldırım, sayın başkanım…
Abdulaziz Karakuş'ın Yazısı.