Fatma Betül Dinçaslan

20.yy’ın ikinci yarısından bu yana teknoloji büyük bir ivmeyle ve de devrim niteliğindeki gelişmelerle ilerlemeye başladı; biyolojik gelişmelerde hakeza öyle… İşte bu devrim niteliğindeki gelişmelerden biri belki de gen terapisi olacaktır.

Artık biliyoruz ki birçok hastalığın kökeninde genetik faktörler (taşıyıcılık-deformasyon-mutasyon vs.) yatmakta. Hastalıkların bu özellikleri düşünüldüğünde akla yatan, hızlı ve etkili bir yöntem gerekliydi. Genetik kökenli hastalıkların tedavisi veyahut vücuda etkilerinin azaltılması amacıyla istenilen genetik materyalin DNA’ mıza etkisine kadar işlevselleştirilmesine dayanan gen terapisi ise en uygun çözüm yolu olarak gözüküyor.

Hep duymuşuzdur Allah Teala şu kainatta dermanı olmayan dert vermemiştir (maddi-manevi). İşte burada belki de bunun bir neticesi olarak -Allah’ın izni ve inayetiyle- hastalıkları asıl kaynağına inerek kökten çözüme kavuşturma yöntemi de diyebileceğimiz gen tedavisi devreye giriyor. Gen terapisi çözüme kavuşturulmayı bekleyen bu tip hastalıklar için uygun ancak bu tedavide en büyük sorun nakli.

Genin tanımlanmasından sonraki aşamada genin hedef hücrelere nakli ve ekspresyonu yani kodladığı proteinin üretimi gelir. Bunun için biyolojik ve fiziksel olmak üzere iki yönteme başvurulmuştur. Fiziksel yöntemler basit ancak verimsiz olunca virüs vektörü( taşıyıcı) `nden oluşan biyolojik yöntemin ekinliği artmıştır. Bu yöntemde virüsün kendini çoğaltmak için ihtiyaç duyduğu genler tedavi edici genlerle değiştirilir (mesela virüsün kısa sürede çoğalmasını sağlayan gen yerine tedavi geni aktarılır ve böylece virüs, hücreyi patlatmanın aksine ihtiyaç duyulan geni üretir).

Fakat her vektörün (taşıyıcının) kendine has dezavantajları vardır. Uzmanlar buna da çözüm olarak NEP (Nanochannel ElectroPoration)’i buldular ki şimdilik en iyi yöntem olarak bu gözükmekte… NEP’ te hücre elektronik bir aletin içine konuluyor ve hücrenin çok yakınında da hücre içine yerleştirilmek istenen maddenin bulunduğu depo yer alıyor. Elektriksel titreşimlerle oluşturulan itmelerle(istenilen doza göre ayarlanarak) madde iletimi sağlanıyor (bir nevi deliklerini bizim ayarladığımız bir sünger gibi düşünebiliriz. Burada delikleri ayarlayan biz; elektriksel titreşim, delikler; hücrede madde iletimini sağlayan kanallar, sünger de hücre sayılabilir) ancak bu yönteminde çözüme kavuşturulmayı bekleyen eksiklikleri mevcut.

Eğer bu yöntemler tamamen işlevsellik kazanırsa ne olur tam kestiremiyoruz fakat genlerin işleyiş mekanizmasında değişikliklerin yapılabilmesiyle tedavi amaçlı kullanımlar olabileceği gibi ‘Üstün Irk Oluşturma’ düşüncesi de hızla gelişecektir. Aslında bu noktada da devreye Allah korkusu, hoşgörü, yardımseverlik gibi insanlıkla alakalı çözümlerin devreye gireceği kesin.

Bir gün Allah izin verir de ölüm düşüncesi bile belli bir müddet silinecek olsa beklenen gün elbette gelecek ve ‘Her canlı ölümü tadacaktır`. Ancak bizler acziyetinin farkında olan kullar olarak ,‘İki günü denk olan zarardadır’ beyanını hayatının her aşamasına taşımaya çalışan insanlar olarak elimizden gelen cehdü gayreti ‘Her hayrın başı’olanla göstermeliyiz inşAllah!


GENÇ'ın Yazısı.