Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi 

28 Şubat sürecinde yaşananlar çerçevesinde genellikle eğitimleri engellenen öğrencilerin mağduriyetleri konuşuldu. Onlar üzerinden bir söylem geliştirildi. Bugün onların dışında kalan ‘öteki’lerden, mağdur askerlerden bahis açmak istiyorum.

Son 3-4 yıldan beri askerden irticacı olarak kovulan öyle değerli insanlarla tanıştım ki, utanmasam iyi ki kovulmuşlar diyeceğim. Yoksa onlarla tanışmam pek kolay olmayacaktı. Bu ‘irticacı’ ağabeylerimizin gönlü  hizmet aşkıyla atıyor. Hizmetle yatıp hizmetle kalkıyorlar. Nerede bir sohbet, nerede bir fedakârlık orada bulunmak için birbirleriyle yarış halindeler.
 
Kimisi Edebiyat öğretmeniyken, kimisi askeri hâkimken Atatürk ilke ve inkılaplarına uymadıkları gerekçesiyle kapının önüne koyulmuşlar. İskender Pala, bu kişileri en popüler olanıdır. Yazdığı ‘İki Darbe Arasında’ isimli kitabını okurken gözyaşlarımı tutamamıştım...
 
Yusuf Çağlayan da bu ‘mürteci’ askerlerden biri. Kendisini geçen sene bir sohbet sırasında tanıdım. Emekliliğine çok kısa bir süre kalmışken, bulunduğu Hâkim Binbaşılık görevinden acımasızca  atılanlardan yalnız birisi. Şimdi sizi onun ‘Darbeci Kuşatma’ isimli kitabından bir mektupla baş başa bırakıyorum. Mektup TSK tarafından Ç.K isimli bir komutana gönderiliyor.
 
"Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu ulu önder Atatürk`ün 57. ölüm yıldönümü nedeniyle As. garnizonda yapılan Atatürk`ü anma toplantısına eşinizin katılmadığı belirlenmiştir. Eşinizin bu hareketi T.C. Anayasası`nın başlangıç ve genel esaslar bölümünde belirtilen "Cumhuriyet`in niteliklerine karşı gösterilen açık tepkidir. Eşinizin bu tutum ve davranışına mani olmanız, TSK`nın bir mensubu olarak Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olan kişilerle (eşiniz dahi olsa) fikir birliği içinde bulunduğunuz şeklinde algılanabilir. Bu davranışta bulunan TSK`nın herhangi bir mensubunun eşinin Atatürk`ü anma toplantısına katılmamak için ölüm dışındaki bir mazeretini kabul etmek mümkün değildir.

Eşinizin bu hareketi tüm (...) tugay personeli tarafından infialle karşılanmıştır. Eşinizin bu davranışı, kendisinin Türkiye Cumhuriyeti`ne, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yolunda yeterli duyguya sahip olmadığını  göstermektedir. Her şeyimizi borçlu olduğumuz Atatürk`ün aziz hatırasına gösterilmesi gereken saygının eşinizde yokluğu, gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri`ndeki görevlerinizde menfi bir etken olacaktır. Hizmetinizin değerlendirilmesinde olumsuz etki yaratması  muhtemeldir."
 
Bu zihniyeti anlatmak için bu mektuptan sonra fazla söze gerek kalmadığını düşünüyorum. “Atatürk`ü anma toplantısına katılmamak için ölüm dışındaki bir mazeretini kabul etmek mümkün değildir.” Bu cümle her şeyi özetlemiyor mu zaten…


Abdulaziz Karakuş'ın Yazısı.