Derdimiz Sürekli Taze Kalmaktır
Yağmur yağıyor. En güzel insan dışarıya çıkıyor ve başını açıyor. Artık yağmur damlaları mübarek vücuduna değmektedir. “Neden” diye soruluyor. Cevap hayatın şifresi hükmündedir: “Onların ahdi benimkinden daha taze…” Demek yağmur tanelerinin bir ahdi vardır. Demek bu ahit daha yeni kopup geldikleri için âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberin ahdinden daha tazedir. Demek ahdimizi sürekli taze tutmak gibi bir dert vardır. Ve demek bir yağmur tanesi bile bu tazelikten istifade için vesile olabilmektedir. Bu ne büyük bir mânâdır? Aktarılabilir de anlatılabilir mi? Bu mânâyı anlatmak kolay değil; anlatsak da zihnimizin dar çeperleri bu manayı kolay hazmedesi değil. Bu mânâyı ancak kalbimiz anlar.
Bir ahdimiz olduğunu fark etmezsek anlayamayız. Ahdimizi anlamazsak onu sürekli taze tutmamız gerektiğini de bilemeyiz. Yağmur tanelerinin ahdinin tazeliği varsa, bütün var edilenlerle ortak bir kader paylaşıyoruz demektir. Bu kader, mahiyetini bilemediğimiz bir zaman ve zeminde bizi Yaratan Rabbimizle yaptığımız buluşma ile başlamıştır.
Hepimiz oradaydık. Hepimiz, bizi var etmiş Yaratanımıza nazarlarımızı çevirmiş, O’nu seyrediyorduk. O bize bir soru sordu. Dedi ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Dedik ki: “Evet Ya Rab! Sen bizim Rabbimizsin!” Bu bir sözleşmeydi. O söz ve kulaklarımıza çarpan o ses mahiyetimizde bir yerlerde saklıdır. Hayat, bu sırrı çözmek için verilmiştir. Ne zaman gözümüz dalıp gitse bir yerlere, ne zaman bilemediğimiz bir hüzün çökse üzerimize, biliriz ki o hal, bu sırdan bir yansımadır. Hayat, sözümüzü tutalım diye verilmiştir. Sözümüz sürekli hatırımızda tutmamız gereken yükümlülüğümüzdür. Onunla hayatımızı diri tutarız. Diğer türlü bayatlarız, bize tazeliğimizi veren sözümüze sadakatimizdir.
Etrafımızdaki her şey, her oluş ve her yaratılan sözümüzün yeniden hatırlanması için bir vesiledir, çünkü her şey ve her oluş tıpkı bizim gibi, kopup geldiği Yaratanı ile bir sözleşme içindedir. Gün gelecek tekrar Rabbimize döneceğiz. Sözümüzü ne kadar tuttuğumuz ve sözümüzün ne kadar arkasında durduğumuz ortaya çıkacak. Tıpkı ilk buluşmadaki gibi… Bu yüzden her dem taze kalmaya muhtacız. Geldiğimiz gibi diri ve taze dönmek zorundayız. Tazelik, bir yağmur tanesinden bile istifade eden Peygamberimizdedir. O’ndaki neşve bayat hayatlarımızı diriltecek yegâne tazeliktir. O’na dönen hiç pişman olmamıştır. O’ndan istifade eden hep taze kalmıştır.
***
Kapak konumuz eğitim ve teknolojinin kırılgan ilişkisi üzerine ve bir endişeyi dillendiriyor. Yeni uygulamaya konan tablet bilgisayarlar, akıllı sınıflar ve bilişim yatırımları dindar nesil şeklindeki o güzel temenninin önünü ve arkasını ne kadar dolduruyor? Bu konuda şüphelerimiz var, çünkü teknoloji bizatihi bir hayat tarzı ortaya koyan ve kendisinden başkasına hayat tanımayan ilginç bir mahiyete sahip. Onunla aşık atmak öyle kolay bir iş değil. Umarız iyi niyetle ortaya koyduğumuz bu endişelerimiz nesil yatırımları konusunda daha temelli çalışmalara vesile olur.
***
Geçtiğimiz ay Kayseri’deydik. İki günlük programımızda Kayserili GENÇ Gönüllülerin dertli halleri ile nasıl güzel işler yaptıklarına şahit olduk ve hamd ettik. Erciyes Üniversitesi, Merkez İHL, Hisarcıklıoğlu Okulları, Atlas Koleji, Hunat Hatun Kız Koleji ve Hisarcık Kur’an Kursu’nda kardeşlerimizle buluştuk, Uluslararası GENÇ Derneği Kayseri Temsilciliğimizin sosyal sorumluluk projeleri ile nasıl fark oluşturduğuna şahitlik ettik, Kayseri GENÇ Gönüllüsü hanımların heyecan ve muhabbetine sevindik. Bu ay ise Konya’dayız; bir şölenimiz ve GENÇ Gönüllüler buluşmamız olacak. Rabbimiz böyle buluşmalardan bizi ayırmasın, buluştukça ahdimizi tazeleyeceğiz, buluştukça yenileneceğiz çünkü…
***
Abone kampanyamız devam ediyor. Biraz daha gayret edip, bir arkadaşınızı daha GENÇ’le buluşturmaz mısınız? Her yeni GENÇ okuyucusu hepimizi daha zenginleştirmekle kalmayacak, ahdimize olan sadakatimizin de bir göstergesi olacak.
Gelecek sayıda buluşmak temennisiyle Allah’a emanet olunuz.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.