Kelimelerin gücüne, kelimelerin büyüsüne inanan biriyim. Nerede güzel konuşan ya da arı duru yazan birisi görsem, içim bir hoş olur, tarifsiz lezzet alırım. Kulağım da gözüm de bayram eder o an.

Bundan da ötesi, iç dünyamızdaki manaların, yerinde seçilen kelimeler vesilesiyle aşikar olup inci gibi yan yana dizilmesi, bir mucizeye tanıklık ediyormuşum hissi verir bana. Çünkü o an, manalar ve kelimeler arasında neredeyse tam bir uyum yaşanıyor ve insana bahşedilen “beyan” kudreti, en yüksek perdeden tecelli ediyormuş gibi algılarım.

Diğer yandan, kelimelerin özenle seçildiği sözler ya da yazılarda, kelimeler kelime olmaktan çıkıyor ve baştan aşağı hayat kesiliyor, can kesiliyor, mana kesiliyor diye düşünüyorum…

İşte bu yüzden, çok sık bir şekilde “ne kadar kelime, o kadar kalite” diyorum etrafımdaki insanlara. Ve gücüm yettiğince kelimelere aşina olmaya-oldurmaya çalışıyorum. Çünkü geçmişte kurulmuş ya da gelecekte kurulacak olan en büyük sultanlığın, söz sultanlığı olduğunu düşünüyorum. Bu sultanlığa talipsek eğer, illa da kelimeler diyorum ve üstünü de altını da yeniden kalın bir çizgi ile çiziyorum huzurlarınızda…

Unutmadan; kelimelerin dünyasına girip arı gibi kelimeden kelimeye konmakla işimiz bitmeyecek. Asıl mesele, kelimelere sahip olmak değil, kelimelerin sahibi olmaktır. Yani kelimeleri benliğimize mâl etmek, kullana kullana bir parçamız hâline getirmek gerekiyor. Ve böylece, sözümüzü de yazımızı da güçlü kılacağız, hayat kılacağız, can kılacağız…

Not: Editörümüz Lütfi Arslan abimizin bu konuda şu cümleleri sarf ettiğini duydum: “15-25 yaş arası çok önemli, bu zaman zarfında kelimeleri iyi öğrenin ve sahibi olun, çünkü bu yaş aralığı kelimelerin sahibi olmak için önemli bir yaş aralığıdır.”


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.