Aralık  2011 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı (2)

İbrahim Arpacı

“Rüzgârsız bir havada sallanılan kılıcın şiddeti ne kadardır bilinmez. Bu yüzden rüzgâr gününe kendimizi hazırlamamız lazım geliyor. Nihayetinde insan ruhunun kabz ve bast hali olduğu gibi, devletler muvazenesinde de, milletlerin ve devletlerin imtihan noktasında da kabz ve bast halleri vardır. Bast halinde bulunduğumuzu düşündüğüm bizlerin unutmaması gerekir ki, bu halimiz diğer bir hale de inkılâp edecektir. Şuurlu bir gençliği yarınlarımızın gençlerine yeteri kadar sağlıklı veremediğimiz takdirde, kabz hallerimizin, sancılığı geçeceğini bilmemiz gerekir.

Bizden öncekiler tohumu attılar ve şimdi meyve veriyor elhamdülillah. Hangi tohum atılıp meyve vermemiş ki?

Tabii müşahede ettiğimiz kadarı ile selef diye ifade ettiklerimiz güruhun üç düsturu vardı: sabır, sadakat ve ihlâs...

Bizler için de şu an yanımızdan ayırmamamız gereken yine üç düstur var: şükür, sadakat ve ihlâs...

Musibetleri sabır düsturu ile bertaraf eden yakın geçmişimiz, şimdi de bizlerden, nimetlere şükür düsturu ile mukabelede bulunmamızı istiyor. Zira değil midir ki tüm ruhları canlı tutan sonraki gelenlerin o davaya olan sadakatleridir? Zira kimsenin Rabbi kimseyi öksüz bırakmamıştır ve hiçbir İslam davası, müdavimin başına kalmamış, sonraki ruhlar ile desteklenmiştir.

Bu yüzden zaman, öncekinden daha bir sadakat ile kuyu kazmak zamanıdır. Çünkü nimete kavuşan biz olduğumuz için, hesabın ceremesi de, bizlerden daha fazla sorulacaktır biteviye.”

(“İğne ile Kuyu Kazmak” yazısından…)


Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.