İdris Küçükömer Batılılaşma / Dizenin Yabancılaşması Profil Yayıncılık Syf: 256

Cemil Meriç: “Sol diyalogdan kaçıyor, küskün, sağın gösterdiği dostluğu göstermiyor, sağ ise okumuyor.” diyordu kendi eserleri için. İdris Küçükömer de aynı kadere ortak olan bir münevver. Türkiye’de hep şu hakikat olagelmiştir: Eğer “söz” söyleyen bir insanın ayakları “bu topraklar” ile temas halindeyse er yada geç insanlarımız “sınırlı” da olsa söz sahibine hakkını teslim eder. Bu sınırlamayı sağlayan şey kodlamalar –etiketler-‘dır. Oysa ilim, esas kaynağı itibarıyla Rahmanî’dir. Bu nedenle, Müslüman bir okuyucunun yapması gereken, bünyesindeki kaynağı sabit tutmaktır. Meyvenin kabuğunun rengini beğenmiyoruz, ama onu soymaya da üşeniyoruz. İdris Küçükömer, bu toprakları çok seviyordu, insanları için çırpınıyordu ve sosyalistti. Siyaset sahnesinde bir tiyatro oynanıyordu. Kimsenin kral çıplak demeye yanaşmadığı bir zamanda o: “Türkiye’de sağ sol, sol da sağdır. Türkiye’nin solcuları gericidir. Türkiye’nin ilericileri sağ cenahta yer alan geniş islâmcı halk kitleleridir.” dedi. Sivil toplum’un gelişmesinde en büyük engelin zamanın devlet yapısının despotik niteliği olduğunu öne sürdü. “Batılılaşma, Düzenin Yabancılaşması” kitabı, Avrupa’da kapitalizmi ortaya çıkaran durum ve şartları irdeleyerek, Osmanlı iktisadı ile bir karşılaştırmaya tabi tutuyor. Osmanlı’daki merkezi otorite ve lonca sistemi etkenleri sayesinde bizde kapitalizmin gelişmediği sonucu ortaya konuluyor. Yetmişli yıllarda CHP’nin kısa süreli iktidarı sırasında ortaya çıkan, “ortanın solu” tabirinin, -bir kavramsallaştırmaya dayanılarak- Osmanlı’da da benzer şekilde ortaya çıktığı anlatılıyor. “Ortanın Solunda Paşalar ve Abdülhamid” başlıklı makale bu konuda bize hayli çarpıcı meselelerin analizini yansıtıyor. Evet, İdris Küçükömer okumanın tam sırası.


Taha Süren'ın Yazısı.