Adamlar bilimde o kadar ilerlediler ki, biz hâlâ bilimin yuvası olması gereken üniversitelerde başörtülü-başörtüsüz ayrımı yaparken, onlar radara yakalanmayan bir jet icat ettiler.

Geçenlerde bir hanım otobüste yanıma oturup “İran’a benzeyeceğiz sizin yüzünüzden” cümlesini kurdu bana...

Konuşma aynen şöyle oldu:

Gerçek Hayat’ı alıp otobüste yol boyunca okurum düşüncesiyle ilk sayfasını çevirmiştim ki şöyle bir başlıkla karşılaştım:

“Başörtüsü bir öğrenci sorunu değildir.”

Hanım:

-Sizce başörtüsü bir öğrenci sorunu değil midir?

Ben:

-Kesinlikle değildir, bunu biz icat etmediğimiz gibi, yasağı uygulamak durumunda bırakılan bizler için bir sorundur, ama öğrenci icadı ve öğrenci odaklı bir sorun değildir.

-Ben de namaz kılıyorum, benim annem (karşımızda oturuyordu o esnada) gördüğün gibi açık ve süslü bir kadındır, ama bizler Ramazan’da orucumuzu tutarız. Hatta biliyor musunuz ben Kur’an’ın anlamını öğrenmek için meal bile okuyorum.

-Ne güzel hanımefendi, herkesin ibadeti kendinedir... Herkes kendisi için ibadet eder.

-Evet ben de öyle düşünüyorum. Ama ben o kadar meal okumama rağmen, ne Hamdi Yazır’da, ne de Yaşar Nuri’de başörtüsüyle alakalı bir ibare görmedim. Neden bunun için bu kadar diretiyorsunuz?

-Bakın ben size sahih birkaç kaynak söyleyeyim onları okuyun, Yaşar Nuri’yi okumayın demiyorum, bilgi kutsaldır, ama güvenilirliği az ve çarpıklığı fazla olan kaynaklara itimat etmek doğrudan uzaklaştırır insanı...

-Tamam olur ben her şeyi okurum zaten...

-Ne güzel...

-Peki neden başörtüsü takıyorsun?

-Emin olun aile baskısı ile değil. Bunu o kadar çok duyuyorum ki, siz benim gibi insanların aile zoruyla kapandığını düşünüyorsunuz ama ben ortaokulda başörtüsü takmak için akl-ı selim bir şekilde karar aldım. Bu benim kararım.

-Ne güzel, tamam kabul ediyorum.. Peki neden üniversitede bu kadar bölücülük oluşturuyorsunuz?.. Sizin gibi insanlar yüzünden okullarda tartışmalar çıkıyor, yakında İran’a benzeyeceğiz, ileriyi hiç iyi görmüyorum devlet yüzünden...

(Bu noktada sinirlerime hakim olabilmek için zor tuttum kendimi...)

-Bakın hanımefendi, Keşke İran’a benzesek, ama benzeyemeyiz, İran bir İslam Cumhuriyetidir, biz İslam cumhuriyeti değiliz. Ayrıca Dünya Ekonomi Forumu’nun en son hazırladığı istatistiğe göre İran kadın haklarına Türkiye’den daha fazla önem veriyor. Bu yabana atılacak bir durum değil. Adamlar bilimde o kadar ilerlediler ki, biz hâlâ bilimin yuvası olması gereken üniversitelerde başörtülü-başörtüsüz ayrımı yaparken, onlar radara yakalanmayan bir jet icat ettiler.

Ayrıca şunu unutmayın; benim jenerasyonum sizin gibi -başı açık-kapalı ayrımı yapmıyor. Emin olun benim sizden daha çok başı açık arkadaşım vardır. Biz bunlarla vakit harcamıyoruz sizin gibi... İlerinin insanları da benim gibi aydın görüşlü insanlar olacağı için korkmayın, ülke emin ellerde...

Nasıl mı aklımda tuttum bu konuşmayı? Yazdım... Hanım otobüsten indikten sonra hemen yazdım... Çünkü tuhaf bir anıydı bu benim için...

Buna benzer bir şeyi de dün yaşadım.

Otobüslerde bu insanlar beni buluyor hep, bu seferki emekli bir matematik öğretmeni.Söz dolaştı ve öğretmen olan bu hanım bir ara şunu söyledi:

- Bak sana bir tane kitap tavsiye edeceğim, gerçekleri görebilmen açısından çok ehemmiyetli...

-Tabii buyurun.

-Kimya Hatun diye bir kitap var. Ödüllü bir kitap, Saide Kuds un kitabı...

-Evet okudum o kitabı...

-Yaa demek okudun, o zaman Mevlana’nın haremini de görmüş olmak lazım. (Mevlana’nın haremi ibaresine dikkatinizi çekmek istiyorum!)

-Şimdi harem derken neyi kastettiğiniz çok önemli. Anladığım kadarıyla siz Batı dünyasının harem kelimesini baz alarak söylüyorsunuz bunu.

-Tabii, harem işte, hani padişahların eşlerinin bulunduğu, eğlendiği yer...

-Hanımefendi harem denilen yer, Osmanlı’da hanımların ilim tahsil ettiği mekanlardır. Hatta beylerinkine de enderun denilir. Kimya Hatun Mevlana’nın ilminden istifade edebilmek için ailesinin rızası ile oraya getirilmiş bir hanımmış zamanında... Ayrıca siz Mevlana’nın haremi şeklinde bir tabiri nasıl ullanabilirsiniz...

-O zaman sen bir de Aşk’ı oku...

-Okudum hanımefendi, ben onu da okudum...

-Hmm iyi öyleyse... Yanlış anlama beni, ben kötü bir amaçla ya da sana bir şey söylemek amacıyla öyle demedim.

(Herkes böyle diyor, kapalılar şöyle kapalılar böyle ama yanlış anlama kızım ben seni kastetmiyorum... Eee ben de kapalıyım, o zaman beni de kastediyorsun kardeşim... )

-Yok yok ben anlıyorum sizi merak etmeyin !!


Hatice Sarı Tan'ın Yazısı.