Hatice Tüfekçi
Dostum öyle bir mektup yazmış ki okumalara doyamadım. Hiç sıkılmadan, evire çevire gece gündüz demeksizin defalarca kez okudum. Okudum ve okudum… Dedim ya hiç sıkılmadım, gönül hoşluğuyla okudum… Dostum kaleme almış, beni muhatap kılmış ve yazmış… Dünüme, bugünüme ve geleceğime dair yazmış. Üzülürsen, bunları bunları yap demiş. Ahlaklı olmak ise bu işin sırrı demiş. Sırra vakıf olmak istiyorsan, geceyi hakkıyla bil demiş. Gece; ihlâsla, samimiyetle, muhabbetle, rabıtanla gel huzuruma gel demiş. Geceyi bana has kılarsan, bende sana yaklaşanlardan olurum demiş. Daha bir şevkle okudum. Okudum ve okudum…
Siret; surete akseder, aman siretini Benim boyamla boya demiş. Dostum yazmış, emir bildim boynuma farz bildim ve okudum. Günler, aylar geçti Dostum yazdı diye bir an sıkılmaksızın okudum, rahlem aşınana kadar okudum… Belki de “inanıyorsanız üstün olan sizsiniz” beyanını kendime düstur edinene kadar okumayı kendime borç bildim. Evet evet belki de en çok bu ayeti okudum. Korkuyla, ümitle okudum… Heyecanım belki de En’am’a çok çabuk gelebilmekti. Cebrail a.s. komutasında 70 bin melekle mukabele ederek okuma hevesi, çabası… E vakit gece olunca heves, miraç kadar… Belki de merakım vardı “şehrin öbür ucundan bir adam koşarak gelir ‘Ey kavmim Elçiye uyun’ der.” Mektupta aynen böyle yazıyor, sahi o adam?
Ha unutmamışken birde Ashab-ı Kehf’den bahsediyor, hiç duydunuz mu Dostumun Mektubunda, alel açık yazıyor. Ne uyku ama… Birde Hazreti Musa ve Hızır a.s.’ın çetin imtihanlı yürüyüşü var. İmtihan büyük! Bazen Hazreti Musa’nın Hazreti Hızr a.s.’a müdahale edişini kendimde buluyorum. Ah bu merak…
Dostumun Mektubunda okuduklarımı namazlarıma tatbikat etmemi de çok istiyor. Kuran ile gözün gönlün nura gark oldu birazda namaz kıl yazmış, uzun uzun yazmış. Rukünu uzat, secden de Beni çokça an; an ki, âlemlerimi secdene sereyim, cennetlerimin kapısını açayım demiş. Adına İsra ve İnsan suresi demiş… Hatta Dostumun Mektubunda Zariyat’tan da bahsetmiş: “Onlar geceleyin pek az uyurlardı” demiş. Gece O’nun la muhabbet edenlerden bahsetmiş, çok imrendim. Çok! Tur’dan bahsetmiş, hani Tur dağı var ya Musa a.s.’ın hasbi halini anlatan o sureden: “Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O`nu tesbih et.” Demiş. Uzun uzun bahsetmiş. Akılda kalıcı ve sağlam sözler.
Dostum Mektubunda Püf noktalar vermiş bana, sana ve ona! İşimiz yolumuz ne çok kolaymış aslında… Zaten ilkin Bakara’da vurulmuştum. Mektubun ilk satırlarında: “işte kitap budur, O’nda hiç şüphe yoktur. Bu kitap Müttakilere yol gösteren bir kitaptır” beyanında.
Ha birde es geçmiş zannetmeyin! Dostumun Mektubunda Cennetlerden de bahsediliyor, çok etkilendim. Ama cennetin en güzel yanı; Üzüm karası gözlerin ve gözlerinde hafif pembemsi çerçeveyi barındıran, incilerin dahi hayranlıkla seyrettiği dizi dizi dişlerin, amber kokulu saçların, sözlerinde gül kokuları dökülen sözlerin sahibi; Nebiler Nebisi Efendimiz s.a.s.’in yanı imiş. Onunla olmak imiş, yoksa Onsuz cennet ne imiş?
Şimdi dök zemzemi gönlüne de, Dostumun Mektubunu gecenin nurunda sende arzu ettiğin yerinden başka ve oku! Ama şunu unutma, Dostumun Mektubu pek nazlı imiş nazenin bir sevgiye sahip imiş. Sen ona ruhunu deruni hislerle açmazsan; O sana kendisini açamaz imiş. Anahtar sensin, unutma!
Ve Unutma Ey Genç Yaşlı Mü’min!
Hani Mevlana Hazretleri:
“Kuran’ı gözle okuyan yazıları görür.
Kuran’ı aklıyla okuyan; ilmi görür.
Kuran’ı kalbiyle okuyan; Aşk’ı görür.
Kuran’ı ruh’la okuyan; Rabb’ini görür.”
Diyor ya, neredeyiz ancak Allah bilir! Ama safımızı belli edelim, edelim ki Efendimiz s.a.s.’in elini tez zamanda tutabilelim. Onun istişaresi olmadan hiçbir işe kalkışmamayı öğrenebilelim, yaşayabilelim…
Rabbim Kendi sevgi ve rızasından gayrısını kalplerimizde barındırmasın. Zaten tek yaşam gayemiz Fecr suresinde ki: “Sen Rabb’inden hoşnut, Rabb’inde senden hoşnut olarak Rabbine dön. Gir kullarımın arasına. Gir cennetime” hitabına mazhar olma çabası değil mi?
GENÇ'ın Yazısı.