`Zulüm Bizdense, Ben Bizden Değilim!`
Site Özel
26065 okunma
Eslem Nilay Bozdemir / Genç Haber Merkezi
16 Mart 2003`te barış gönüllüsü Rachel Corrie Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını engellemeye çalışırken bir İsrail buldozeri tarafIndan ezilip öldürüldü...
Rachel 11 yaşındayken şunlari yazmıştı:
"Sevgili Asker,
Sanirim bu dünyayı anlamıyorum. Cünkü evinden uzak olmana anlam veremiyorum. Neden insanlar birbirleriyle uyuşmazlar? Neden barış hala bir hayal ve savaş cok yakınımızdaki bir gerçek? Belki cahilliğimden söyluyorum bunu ama neden her gün kırk bin çocuk ölüyor anlam veremiyorum.
Biliyorum, ben sadece şiir yazan, not kaygısı taşıyan ve makyaj yapan bir ilkokul ogrencisiyim. Ama daha büyükk şeyler hakkında da endişe duyuyorum. Balinalar ölüyor diye ozon tabakası yırtılıyor diye agaçlar kesiliyor diye. Sanırım herkes bunlar hakkında biraz endişe duyuyor.
Soguk elleriyle su birikintilerine uzanıyorlar. Her sabah, bahçemde yürürken çimler kıtırdıyor. Gökyüzü, ufuk çizgisinden tepelere kadar uzanan gri bir kanvas. Üzerine beyazdan martIlar sıçratılmış; sarı gözlerini dünyaya dikip, daireler çizerek uçuyorlar. Kanatlarını dondurup hızla yükselişleri oyle sukunetli ve güzel ki...
Bu gezegeni düşündüğümde aklımın içinde yankılanan bin çeşit şey var. Ama barış ve işbirliği bunların hep önünde..."
Daha 11 yaşındayken vicdanı sağlamdı Rachel`ın...
Belkide bizim bu yaşta eremediğimiz vicdanına o küçük yaşta sahipti...
Zulüm varken sessiz kalmadı Rachel ve tüm cesaretiyle, mazlumlara karşı olan tüm inancı ve masumiyetiyle geçti İsrail dozerinin önüne...
Tüm kalbiyle Hakkın tarafına geçtikten sonra buldozerin önüne geçmemesi için hangi korku engelleyebilirdi ki onu..
Yok saymadı mazlumun yere düşen kanını, görmezden gelmedi genç yaşına rağmen.
Canı pahasına mücadele verdi...
Rachel İslam değildi ancak İslamın barış özelliğinin simgesiydi...
İsrail`in bir numaralı yandaşının ülke vatandaşı olmasına rağmen, nefsine göre değil adalete göre davrandı rachel...
Hep barış endişesiyle yaşadı.
Belki barışın içinde yaşayamadı ama barış için öldü.
Bizim hayattaki mücadelemiz ne peki?
``Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.`` buyuran Efendimiz`in (s.a.v) sözü yanında ne kadar dilimiz hak için dönüyor.
Zulmün karşısında susan zulme ortak değil miydi bizim inancımıza göre? Neden sesimiz bu kadar kısık peki...
Oysa biz Kuran-ı Kerim`den bilmiyor muyuz cumartesi ashabında, yanlışın karşısında sessiz kalan kavmin helakını...
Hem de ibadetlerini yerine getirmelerine rağmen helak oldular... İbadetleri Hakkı haykırmamalarını örtmedi...
Peki Salih (a.s)`ın deve mucizesinde, deveyi öldüren altı kişi dışındakiler neden ölüyorlar?
Yine sessiz kaldılarda ondan... Tepki göstermedilerde ondan...
Şeyh Ahmed Yasin de bu yüzden şikâyet etmedi mi bizi Rabbimize?
``Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum.`` diye...
Bu örnekler uzar gider...
Hadis-i Şerif ise açıktır. ``Bir kötülük gördüğünde onu elinle düzelt, buna gücün yetmezse dilinle buna da gücün yetmezse kalbinle buğzet ki bu imanın en zayıf derecesidir.``
Rachel vicdanın zirvesindeydi...
Rachel elinden geleni yaptı ve o büyük dozerin önüne geçti.
Bizler o vicdanın neresindeyiz?.
Bizler imanın en zayıf derecesinin neresindeyiz?.
Ah biz de bir güzel ölebilsek.
Silkinmeli ve toparlanmalıyız artık.
Önümüzde ki bu güzel örneklerden ibret almalıyız. O güzel insanlar güzel atlara binip gitselerde bizlerde o atların yolunda olmalıyız.
Furkan Doğan gibi 19 yaşında şehadeti seçen bir yürek varken önümüzde hâlâ nasıl sessiz kalabiliriz?
En yakın zamana baksak Adem abimiz duramadı yerinde, çocuklar öldürülürken. Çocukların öldüğü dünyada biz neden yaşayalım dedi ve gitti.Yanında daha 21inde yaşı küçük yüreği büyük bir kardeşimizle...
Yerinde duramayanlar var.
Hak için Koşanlar var.
Bize kaldı bu yolun nersindeyiz sorusunun cevabı.
Rabbim İstediği duyguları kalbimize nakşetsin.
İmanımızı kâvi eylesin...
Vicdan sahibi eylesin...
Zulüm bizdense ben bizden değilim diyen fedai yürek Rachel`ı anmakla kalmayıp anlamayı nasip eylesin.
GENÇ'ın Yazısı.