Dersimlilerin de bir mankurtlaştırma girişimine maruz kaldıkları kesin. Arşivlere göre binlerce çocuk, annesi, babası, abisi, ablası öldürüldüğü ya da sürüldüğü için asker ailelerine, başka ailelere verilmiş.

Mankurt tabirini Cengiz Aytmatov’un çok tanınan romanlarından biri olan “Gün olur asra bedel”de okuduk, öğrendik. Aytmatov romanında bu kavram üzerinden sosyolojik birçok tespit yapar. Kırgızistan’ın uçsuz bucaksız bozkırlarından Sarı Özek’i işgal eden juan- juanlar, tutsaklara korkunç işkenceler yaparlar. Bu işkencelerden en korkuncu, saç telleri yerinden tek tek sökülmüş insanların başlarına deri devesi geçirme işkencesidir.

Saç kılları içeri doğru büyüyen, böyle bir işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir mankurt, yani geçmişini bilmeyen bir köle haline gelir. Mankurt aslında geçmişini unutmuş, bedeniyle ve ruhuyla karşı tarafın buyruğu altına girmiş, yeni efendisine yaranmak için kendi değerlerine, ailesine ihanet edenlerin ortak adıdır.

Sarı Özekliler kadar olmasa da Dersimlilerin de bir mankurtlaştırma girişimine maruz kaldıkları kesin. Arşivlere göre binlerce çocuk; annesi, babası, abisi, ablası öldürüldüğü ya da sürüldüğü için asker ailelerine, başka ailelere verilmiş. Asker aileleri de bu çocukları, yabancılaştırmanın en sevimli halini ifade eden çağdaşlaştırma oyuncağı ile oyalayıp çok çağdaş! yetiştirmişler. Böylece Dersimli kadınlar çok çağdaş kadınlar olmuşlar!

Devenin az yetiştiği ülkemizde, deve boynu derisi bulup, mankurt operasyonu yapmak bugün hem pahalı hem de zahmetli bir iş gibi görülüyor! Ama itiraf edin nasıl başarıyorlarsa başarıyorlar, hepimizi biraz mankurtlaştırıyorlar.


Ali Can'ın Yazısı.