Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldız
Ebu Zer (r.a.) Allah için yalnız kalmayı göze almışken, bir başka sahabe de Allah yolunda hizmet için sosyalleşmeyi seçmiştir.
Ben Kim Oluyorum Ki…
“Ben kim oluyorum ki mütevazı davranayım.” Bu sözü Tuna Kiremitçi’nin köşe yazısında gördüm ilk. Bilemiyorum; o da benim gibi bir başkasından mı alıntıladı yoksa telifi kendisine mi ait. Ve yine bilemiyorum, söylediği sözün gerçekten ne manaya geldiğinden haberi var mı?
Yalandan Estağfirullah Değil Sahiden Elhamdülillah Demek
Etkilendim. Çünkü bu söz aslında tevazunun hakiki manasına isabet ediyor. Ne midir o? Hakkı, diğer bir deyişle gerçeği olduğu gibi kabul etmek.
Ünlüysen ünlüsündür. Güzelsen güzelsindir. Zekiysen zeki, başarılıysan başarılısındır. Bunu kabul eder ve mütevazı olursun. Gerçekten hak ettiğin bir övgü karşısında “estafirullaah” deme ikiyüzlülüğü değildir tevazu. “Elahamdülillah. Haza min fazli rabbi” deyivermekten ibarettir. Keyfiyete göre; gerek sözle gerek sadece kalben.
Kişinin, Allah’ın kendisine hakikaten de ihsan etmiş bulunduğu nimet ve faziletler nedeniyle övünmesi (şükür manasında) yahut başkaları kendisini bunlardan dolayı methettiğinde, övgüleri kabul etmesi kibir değildir. Tevazudur. Çünkü hakkı ikrar ediyordur. Bu sebeple aynı zamanda şükürdür.
Bu da “Moda” Oldu Ya…
Son zamanlarda bilhassa gençler arasında Hz. Ebu Zer (r.a.) “moda” hâlini aldı. Maalesef moda diyorum çünkü bu gençler; Ebu Zer’in (r.a.) hakikatine dair ufak da olsa bir bilgiye hatta sezgiye bile sahip değilken, onun uygulamalarının şeklî kısmını benimsiyorlar sadece. Niye mi? Çünkü çok “cool”!
Bu gençler, çeşitli ortamlarda; birbirlerine Ebu Zer’in (r.a.) sözlerinden alıntılar yaparak tavsiyelerde bulunuyor, onun davranışlarını delil göstererek fıkıh konularında tartışmalara giriyor hatta birbirlerine ve “herkese” en ideal örnek olarak da onu gösteriyorlar. Böyle görmeyen yahut kendisine başka sahabeleri örnek alanları da fiilen kınıyorlar. Hata da burada başlıyor. (Bir de “yalan duygularda” (Bkz: Sezen Aksu/Hata)
Herkesin Bir Yıldızı Var
Doğrudur: Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz” sözüyle kast ettiği yıldızlardan biri de Ebu Zer’dir (r.a.). Ancak Hz. Ebu Zer ve diğer sahabelerin durumları doğru analiz edilmediği için bazı bazı yanlış uygulamalar da ortaya çıkmıyor değil.
Her şeyden önce şunu bilmek lazım: Gökteki yıldızların her biri, bir yol gösterir insana. Hepsi Allah’a doğru. Ancak farklı yönlerden. Dolayısıyla hangi yıldızı takip edeceğimize; bizim ilerlememiz gereken istikamet, zaman ve şartları göz önüne alınarak karar verilebiliriz ancak. Çünkü her yıldız; zamanın her anında, semanın aynı konumunda sabit olmadığı gibi takip etmemiz gereken yıldız da “bizim” yürümemiz gereken cihete göre farklılık gösterebilir. Her yıldız herkes için ideal yol gösterici değildir yani.
Mutlak Yol Gösterici
Keza: Evet Hz. Ebu Zer (r.a.) de hidayet yolunu gösterici parlak bir yıldızdır. Ancak her şartta herkes için mutlak örnek olmayabilir. Sizin o dediğiniz: Efendimiz Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.) ancak. Çünkü; O’na kıyasla her yıldız; ışığını güneşten alan kamerler gibidir.
Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldız
Alemdeki her insan gibi Hz. Ebu Zer’in (r.a.) de bir meşrebi vardır. Aynı şekilde mizacı ona çok benzeyen başkaları da vardır. Ve bu kişilerin Hz. Ebu Zer’i kendilerine örnek olarak tercih etmeleri gayet doğaldır. Hata; bunun herkes için böyle olması gerektiğini savunmaktır. Çünkü Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Ebu Zer yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir.” Yine o, Efendimiz’in (s.a.v.) kendisine yaptığı “Kınayanların kınamasından korkma” tavsiyesine göre yaşamıştır hep. Ve hep yalnızdır. Dolayısıyla; herkes Ebu Zer gibi olsun demek, bir manada toplumsal ilişkiler bitsin demektir.
Şartlar ve Meşrepler Farklı, Tercih ve Yöntemler Farklı
Oysa Ebu Zer (r.a.) Allah için yalnız kalmayı göze almışken, bir başka sahabe de Allah yolunda hizmet için sosyalleşmeyi seçmiştir pekâlâ. Ebu Zer (r.a.), fakirliği tercih etmişken; şükretmek için zenginleşmeyi isteyen sahabe de olmuştur. Ebu Zer’in (r.a.) olanca açık sözlülüğüne rağmen; insanları daha latif yollarla irşad eden sahabeler de çıkmış mesela. Hepsi de en az Hz. Ebu Zer takvalı imiş pekala! Şartları ve meşrepleri farklı farklı olduğu için yöntemleri ve tercihleri de değişiklik arz etmiş insan olmanın gereği olarak (Bkz: Hucurat/13). Ama hepsi hak.
Düşünün beyler! Beyninizi korkak alıştırmayın.
Sinan Özgenç'ın Yazısı.